1. yoruldum işte insan olmaktan.
    terzilere, sinemalara gidiyorum işte,
    şaşkınım, kapalıyım, çuhadan bir kuğu gibi
    sorular, küller denizinde salınıyorum.

    ağlıyorum berberlerin kokusunu duyunca.
    tek isteğim dinlenmek, kurtulmak taşlardan,
    bahçelerden kurtulmak, yünden, köşklerden,
    mallardan, gözlüklerden, asansörlerden.

    yoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan,
    gölgemden, saçlarımdan,
    yoruldum işte insan olmaktan.

    nefis bir şey olurdu ama
    bir noteri kesik bir zambakla korkutmak
    ya da kulak tozuna vurup öldürmek bir rahibeyi.
    ne güzel olurdu
    yeşil bir bıçakla koşmak sokaklarda
    soğuktan ölünceye kadar bağırarak.

    yaşamak istemiyorum karanlıkta ot gibi,
    uykuda titreyerek, kararsız, şaşkın,
    her dakika düşünmek, her gün bir şeyler yemek
    ıslak dehlizlerine inip dünyanın.

    bana göre değil bu rezillikler.
    bana göre değil ot olmak, mezar olmak,
    ıssız bir tünel olmak, bir cesetler mahzeni,
    acı içinde ölmek, kaskatı kesilmek soğuktan.

    bu yüzden ışıldıyor pazartesi günleri
    o zindansı yüzümle beni görünce,
    kırık bir tekerlek gibi geçip giderken
    ılık kan yolları uzatıyor geceye.

    köşelere itiyor beni, köhne evlere bir şey,
    camlarından kemik savrulan hastanelere,
    kundura tamircilerine, sirke kokan,
    uçuruma benzeyen korkunç sokaklara.

    kükürt rengi kuşlar, iğrenç barsaklar asılmış
    tiksindiğim evlerin kapılarına,
    çaydanlıkta unutulmuş takma dişler var,
    utançla, korkuyla ağlayan
    aynalar,
    şemsiyeler, zehirler, göbek bağları her yanda.

    sessizce yürüyorum gözlerle, kunduralarla,
    öfkeyle, unutuşla,
    geçiyorum büroların, dükkânların önünden,
    iplerine çamaşır asılı avlulardan,
    donlardan, havlulardan, gömleklerden,
    kirli göz yaşları akıtılıyor usulca.

    çeviren: ülkü tamer

mesaj gönder