1. bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
    eşini gaib eyleyen bir kuş
    gibi kar
    geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...
    ey kulûbün sürûd-i şeydâsı,
    ey kebûterlerin neşîdeleri,
    o bahârın bu işte ferdâsı:
    kapladı bir derin sükûta yeri
    karlar
    ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!

    ey uçarken düşüp ölen kelebek,
    bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek
    gibi kar
    seni solgun hadîkalarda arar;
    sen açarken çiçekler üstünde
    ufacık bir çiçekli yelpâze,
    nâ'şın üstünde şimdi ey mürde
    başladı parça parça pervâze
    karlar
    ki semâdan düşer düşer ağlar!

    uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
    küçücük, ser-sefîd baykuşlar
    gibi kar
    sizi dallarda, lânelerde arar.
    gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
    şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
    yuvalarda -yetîm-i bî-efgan! -
    son kalan mâi tüyleri kovalar
    karlar
    ki havâda uçar uçar ağlar!

    destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
    berg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
    dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
    hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!

    her şâhsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
    bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd...
    ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
    her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!

    göklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,
    her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar.

    bir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar
    tarzında durur bir aralık sonra uçarlar.

    soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzan,
    gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân,

    karlar.. bütün elhânı mezâmir-i sükûtun,
    karlar.. bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun...

    dök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök,
    ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:

    ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
    elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi! ...

mesaj gönder