1. uyandı. yattığı yerde sırtı tutulmuştu. biraz dolaşmak için ayrılmıştı ailesinin yanından. güzel bir gölge bulunca birkaç dakika kestirmek istemişti ama güneş neredeyse gökyüzünden gitmek üzereydi. yüzünü acıyla ekşiterek kalktı yerinden. yukarı baktı zamanı anlamak için. kıpkırmızı olan gökyüzünü görünce üzüldü. "ailemin yanına dönmem gerek" diye düşündü. hafif aceleyle yürümeye başladı. yerdeki dikenlere basmamaya dikkat ederek temkinli adımlarla yürüdü. kayalıklara gelince biraz daha rahat yürümeye başladı. kayaların üzeri pek sivri değildi. olsa da dikenler kadar sürpriz olmuyorlardı. kayaların üzerinde bir süre yürüdükten sonra durdu. arkasını döndü ve uçsuz bucaksız ormanın üzerine çöken kızıl bulutlara baktı. yemek pişirirken kullandığı ateş geldi aklına. koca ormanı sarsa heralde böyle gözükürdü dedi. ürperdi bir an. nefesini tuttu. yavaşça yere çöküp oturdu. dizlerini karnına çekip öylece durdu. gözlerini manzaradan alamıyordu. aklından geçenlerden kurtulamıyordu. "bütün bunlar yansa" diyordu "neler olur". kaçışan hayvanları, uçuşan kuşları düşündü. kendilerine yeni bir ev bulabilmek için çaresizce, arkalarına bakmadan kaçtıklarını. bir an aklına daha fenası geldi. ateş sadece kendilerinde vardı. bu yüzden bunu yapsa yapsa kendileri yapabilirdi. çocuklarının, torunlarının bunu yaptığını düşündü. göz bebekleri büyüdü birden. az önceki acısı şimdikinin yanında hiçbir şeydi. alnından bir damla ter indi yüzüne. sanki o ateşi hissediyordu. böyle bir ihtimali düşünmek bile istemiyordu. ama aklına daha fenaları hücum ediyordu. bütün bunları yaparken mutlu olduklarını, kahkahalar attıklarını hayal etti. suratlarındaki nefreti düşündü. buna engel olmaya çalışanları düşündü. ve diğerlerinin bu nefretle onlara saldırdığını. hatta... hatta öldürdüğünü. iyi olanların güçsüz olduğu için öldüğünü, kötülerin nefret dolu kahkaha attıklarını hayal etti. bütün bunları aklından çıkartmaya çalıştıkça daha da fazlasıyla mücadele ediyordu. ağlayan bebekleri, ölen anneleri, esir edilen babaları... bunu engellemenin yolu var mı diye düşündü. öylece oturduğu yerde saatlerce düşündü. gökyüzü simsiyah oldu, önünü zor görür oldu ama yerinden kalkmadı. aklına gelen manzarayı unutamıyordu. engel olmak için aklına gelen hiçbir şey yoktu. umutsuzca oturduğu yerden kalktı. gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle sildi. ne kadar aciz olduğunu düşündü. torunlarının yapacağı şeyler onu kahretmişti. hiçbir zaman olmamalarını diledi. elinden gelen buydu. tek yapabileceği çocuklarını iyi eğitmek olabilirdi. fakat çoktan biri diğerini öldürmüştü. kötülük tohumunun çoktan ekildiğini, geri dönüşü olmayacağını fark etti. sessizce ailesinin yanına döndü. ne orman yanıyor ne havyanlar kaçışıyor ne de bebekler ağlıyordu. şimdilik. şimdilik bununla avundu.
    jimi

mesaj gönder