• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (5.00)
sputnik sevgilim - haruki murakami
sen benim bir parçamsın... ben âşık oldum. şüphe yok. buz soğuktur, gül kırmızı. ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. ama artık dönüş yok. kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de. japonya'dan bir yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen büyüleyici bir aşkın hikâyesi. haruki murakami'den düşlerinize sızacak bir roman...
(tanıtım bülteninden)
  1. -şu an okuduğum kitabın karakterine benziyorsun.

    -onunla konuşuyormuşum gibi hissettim. oku, bence kendin yazmışsın gibi hissedeceksin.

    bu cümlelerin sahibi arkadaşımla tanışmamızın üzerinden on- onbeş gün geçmişti ve o sırada günlük meşguliyetler, kitaplar hakkında konuşuyorduk.

    sonra isteğim üzerine okumam için ödünç verdi. konusunu da biraz farklı bir aşkla ilgili diye kısaca özetlemişti. kitapta ki aşkı farklı yapansa iki kadın karakterden sumire’nin myu ‘ya âşık olması, aynı zamanda anlatıcı olan k. nın ise sumire ye aşık olması.

    kitabın anlatıcısı olan karaktere benzetilmemden kaynaklı merakımın üzerine aynı akşam kitaba başladım. doğal olarak kitabın ilk sayfasından itibaren anlatıcıyla olan benzerliklerimi, kitapta ki beni bulmak için sayfaları çevirdim. okudukça anlatıcının “şimdi biraz kendimden söz edeyim.” diye başladığı bölüme geldim. bu bölümde bulunan iki paragraf benim için kitabın en iyi kısmıydı:

    “ancak ne zaman kendimden söz etmeye başlasam aklım karışır: “ben kimim?” varoluşsal sorusuyla kaçınılmaz şekilde klasik paradoksun ayaklandığını hissederim. diğer bir deyişle, sade bir bilgi birikimi üzerinden söylersem, benim hakkımda benden daha fazlasını anlatabilecek birisi bu dünyanın hiçbir yerinde yok. ancak ben kendimi anlatırken, anlatılan ‘benin’ bazı özellikleri kaçınılmaz olarak anlatıcı ben tarafından –değer yargısı, algı derecesi, gözlem yeteneği, çeşitli gerçekçi çıkarımlar açısından- seçilip ayıklanacak. öyle olunca da, anlatılan “ben” aslında ne kadar nesnel gerçekliği yansıtacak acaba? buna çok takılıyorum. aslında çok eskiden beri aklımı kurcalıyor da diyebilirim.
    ne var ki, dünyada ki pek çok insan böyle bir korku ya da endişeyi neredeyse hiç hissetmiyor gibi. yeri gelince, şaşılacak denli açık yüreklilikle kendilerinden söz etmeye kalkıyorlar. sözgelimi, “ben aptallık derecesinde dürüst ve açık bir insanım” ya da “ben çok hassas biriyim ve dünyayla uzlaşamıyorum” veya “ben karşımdakinin yüreğindekini anlamakta becerikli biriyim” gibi şeyler çıkıyor ağızlarından. ancak ben “hassas” insanların başkalarını incittiklerini defalarca gördüm. “dürüst ve açık” inşaların, istediklerini almak için işlerine geldiği gibi davrandıklarını gördüm. “karşısındakinin yüreğindekileri anlamakta becerikli” olan kişilerin hiçte içten olmayan övgülere kolayca kandıklarını gördüm. bu durumda bizler kendimiz hakkında gerçekte ne biliyor olabiliriz ki?”

    böyle bir metinin ardından hikâyenin bir yunan adasında devam etmesi daha çok anlam kazanıyor. ve kitabın konusunun temelinde varlık felsefesi olduğunu söylemenin pek yanlış olmayacağı kanısındayım.

    ayrıca başka bir yunan adasında geçen roman olan john fowles’ın büyücü kitabını aklıma getirdi. büyücü’ yü okuduktan sonra kitapta olayların geçtiği adanın kurgusal bir ada olduğunu okumuştum. marukami’nin kitabında ki adanın da kurgusal bir ada olduğunu düşünüyorum. kitap boyunca adanın ismi geçmiyor hiç, sadece rodos a yakın bir ada olduğunu öğrenebiliyoruz.

    gel gelelim kitabın anlatıcısında beni buldum mu? anlatıcının hayata bakışı açısından benzerlikler yok değil, ama çok da değil.

    sartre’ den bir alıntıyla bitireyim:
    “…bir gerçeğe yönelmeyen her olasılık öğretisi, hiçlik içinde yok olup gider. olasıyı tanımlamak için gerçeği ele geçirmek gerekir. yani, yaklaşık bir gerçeğin var olması için, ortada mutlak bir gerçeğin bulunması gerekir. bu mutlak gerçek ise basit varılması kolay, herkesçe kavranabilir bir gerçektir: insanın bir aracıya başvurmaksızın kendini anlaması, özünü bilmesi gerçeği…”

mesaj gönder