1. sisli ve karanlık bir gecede korkunun yarattığı tereddüt ve merakın yarattığı cesaretin çarpıştığı adımlarla ağır ağır ilerlemektir. ayın kifayetsiz ışığıyla yolunu bulmaya çalışarak, her şeye rağmen bir şeyler keşfetmeye çabalayarak bilinmezliğe doğru ilerlemektir.

    tutunabileceğin bir çok dal varken tutunmamaktır aidiyetsizlik. tutunursan yürüyemezsin, yürüyemezsen keşfedemezsin. oysa karanlığa ve sise rağmen bir şeyler keşfetmek zaten imkansıza yakındır. o halde neden yürüyorsun? çünkü merak ediyorsun. ufak bir ihtimal de olsa bir şeyler keşfedebilme ihtimalinin baştan çıkartıcı cazibesine karşı koyamıyorsun. içinden bir ses "vazgeç şu keşfetme hırsından!" diye haykırıyor fakat içindeki ateş sönmüyor.

    yürürken yoruluyorsun, bazı ağaçların dibinde oturup dinleniyorsun. o ağaçların dallarına tutunan insanlarla tanışıyorsun. kimisiyle güzel dostluklar kuruyorsun, kimisini seviyorsun, kimisiyle sevişiyorsun, kimisiyle kavga ediyorsun, kimisinden nefret ediyorsun... kiminle karşılaşırsan karşılaş, kiminle samimiyet kurarsan kur seni kendi ağacının dibine mahkum etmek istiyor. "gel bu ağaç en güzel ağaç, bunun dibinde duralım hayatımız boyunca." diyorlar. seni vazgeçirmeye, abarttıkları tehlikelerle korkutmaya çalışıyorlar. sen "gel beraber yürüyelim ve keşfedelim" diyorsun ama gelemiyorlar çünkü tutundukları dal bedenlerine kök salmış, zihinlerini esir etmiş. seni ikna edemediklerindeyse sana düşman oluyor, en aşağılayıcı, en yaralayıcı kelimelerle seni incitmeye çalışıyorlar. oysa vadettiğin şey özgürlüktü, istediğin şey onları özgür kılmaktı...

mesaj gönder