1. yazı denemeleri olup da öyküye yeni başlayanlar için yararlı olacağını düşündüğüm bir öyküde 'beş duyu uygulama çalışması':

    yedi sözcük seçiyoruz, tıpkı isim-bitki-hayvan.. oyunu oynar gibi;
    bir zaman dilimi (bir mevsim): sonbahar
    bir yer: orvieto (italya)
    bir müzik: alessandro marcello (adagio)
    bir koku: chanel no5
    bir renk: siyah
    bir hayvan: kedi
    bir bitki: sardunya

    ve yazmaya başlıyoruz....

    veronica

    kadın elbisesinin eteklerini savuran rüzgara inat koşar adım tırmanıyordu tepeyi. kasaba tam tepedeydi, yol da uzun. karşıdan esen rüzgara rağmen yürüyüş hızından bir gıdım ödün vermeden ama yokuş epey dik olduğundan arada kısa molalar vererek yürüyüşüne devam etti.

    sonbaharın sonlarıydı. içini çekti. kışı hiç sevmezdi, hele bu kasabada hiç ama hiç. rüzgar elbisesinin eteklerini tekrar havalandırdı, beline kadar. bu sefer müdahale etti. siyah, ince, yün bir elbiseydi, yalnızca özel günlerde giyerdi. bugün özel bir gündü. marcello'nun cenaze töreni yaklaşık bir saat içinde başlayacaktı. marcello..... gençlik aşkı, ebedi sevgilisi. hiç birbirlerinin olmamışlardı. hatta kendi kocası öldükten sonra bile. sophia nedeniyle değil, hiç değil. sophia'nın umurunda olmazdı sevgili olsalar. ne yanlış seçimler......

    sonunda köy meydanına çıkan basamaklara vardı. marcello'nun sophia'yla yaşadığı ev görünüyordu, az ötedeki kilise de. evin önüne vardığında durdu baktı. bu evi ve bu evin hanımı olmayı ne çok istemişti bir zamanlar. ama şimdi, şimdi nefret ediyordu. tıpkı bir zamanlar çok sevdiği ama sophia daha çok sevdiği için artık nefret ettiği sardunyalar gibi. bahçenin her yeri sardunyalarla kaplıydı. kıştan önce coşmuşlardı, hepsi deli gibi rengarenk çiçeğe durmuştu. başkasının gözüyle bu ev, masalsı bir köy eviydi bu bahçe ve bu çiçeklerle. ama onun için..... onun için sanki canlanmış bir kabus sahnesi.

    kiliseden gelen ezgi törenin başlamak üzere olduğunu haber veriyordu, kulak kesildi; marcello'nun en sevdiği, adaşı alessandro marcello'nun adagio'suydu çalan. o hala bu uğursuz evin önündeydi. tam kafasını çevirecekken burnuna o koku geldi, hatta ağzına doldu. o kekremsi, iğrenç tat; chanel no5. o kadın, sophia da buradaydı, onu gözlüyordu hem de. hemen uzaklaşmak istedi ama daha gövdesini çeviremeden kendini yerde buldu:

    "olamaz!" "ah! lanet kedi!" "lanet cadının lanet kedisi!"

    kedi, kadını düşürdüğü yerden yıldırım hızıyla sahibinin kucağına doğru koştu. sophia kediyi kucaklarken seslendi:

    " bugün çok ama çok güzel bir gün, değil mi veronica?"
    hero

mesaj gönder