1. söze nereden başlamalıyım? içimdeki zehiri nasıl akıtabilirim? yazmak iyileşmektir. buna gerçekten inanmasam bu satırları yazmazdım. bu ayrı konu ve hele asla paylaşmazdım. kalırdı bir yerlerde, bir gün karşıma çıkar, güldürürdü beni ya da ağlatırdı ne bileyim.

    içime oturmuş kocaman bir taş var. (benzetmeler konusunda hiç iyi olmadım. bir de şu var; eğer siz, örneğin benim bir önceki cümlemi başkalarının yanında bir-iki defa söylerseniz, insanlar bunu allah'ın emri gibi kabulleniyorlar ve bunu yüzünüze çarpılan bir cümle olarak başkalarından duyduğunuzda hele benim gibi her konuda kendini suçlayan biriyseniz, kendinize 'oh olsun, sen bu cümleleri hakkettin, çeneni tutmadığın sürece başına gelecek her şey senin suçundur." demeye başlıyorsunuz.)

    insanlardan vazgeçtim. onlarla uğraşmıyorum, onları değiştirmeye falan da çalışmıyorum. idealist yapıdaki benim gibi insanlar için bunun tek çözümü insanları hayatınızdan çıkarmakla mümkün. çünkü sözler hep yanlış anlaşılıyor, kendinizi doğru anlatmak nasıl yorucu geliyor ve bıktırıcı. oysa benim işim insan yetiştirmek. bu aslında nasıl güzel. hele onlarla gerçekten ilgiliyseniz. bunu anlıyorlar da. bazen insana dair tek umudunuz onlar oluyor. hepsi değil belki -bu eşyanın tabiatına ters- ama yakaladığınız ışık parçaları sizi hayatı sürdürmeye ikna ediyor. (buradan işini sevmeden yapan herkese çok acıdığımı söylemek isterim. acımak benim ne haddime meselesi değil bu. yaşadıklarını ben yaşamış gibi hissediyorum, boşa geçmiş bütün o hayatlar için acı çekiyorum anlamında söylüyorum bunu. ve kendimle çeliştiğimin de farkındayım, hem insanları sevmemek hem de onlar için üzülmek. öyle değil işte. kafamda bir yer var. neden var bilmiyorum. bu 'yer' herkeste var aslında. ben gücüm yettiğince yararlı olmak istiyorum, var oluşumun, var olduğum dünyaya bir katkı sağlamasını istiyorum. bunun için seçtiğim meslek konusunda şükran doluyum.)

    yetişkinler konusu ise tam bir fiyasko. sanırım değil eminim şansla ilgili her şey. burası bile, buradaki insanlar, buradaki iletişim, okuduklarım, öğrendiklerim, her şey...

    yetişkinler konusu son yıllarda benim açımdan iyice acınası bir hale büründü. olumsuz giden her şey konusunda artık kafa yormayı bıraktım. terslik bende diyorum ve her şey halloluyor.

    'ayrık otu' olmak nedir diye sorsam, sözlüklere yazan herkesin verilecek bir cevabı vardır. çünkü buraya yazanların her biri bir ayrık otu.
    yaşadığı toplumla barışık, uyumlu bir bireyin sözlüklerde işi ne? gider instagramına, 'imrenilecek' hayatının karelerini paylaşır. bize kadeh kaldırır, kahkahalarını duyurur, özenli peynir tabağından 'prosciutto'sunu gösterir bize. gösterir dedim bakın, anlatmaz o, gösterir.

    o zaman ben de o ünlü repliğe bir katkı sunayım: hayatta iki çeşit insan vardır; anlatanlar ve gösterenler. hah ha. nasıl kolaylandı her şey. vah benim sınıfımın bu acınası 'duyargam'lığına. (işte tdk'de bulamayacağınız bir sözcük daha.)

    neyse ağlanmayı bırakıp neticeye mi geleyim hemen, yoksa biraz daha yuvarlandırayım mı?

    gene oldu, yine sustum, susmadım ama sustum. çünkü susmasam bir defteri daha kapatmam gerekecekti. ve ben henüz bitmesine karar vermemiştim.
    şimdilik üç hafta var. üç hafta uzun bir süre sayılır. söylenenler unutulmaz henüz ama bünye sağlıklıysa kabuğu da iyice kalınlaşır, sonra da kendiliğinden düşüverir.

    içim ferahladı mı biraz. biraz, evet. aslında 'not yet'. ne yazarsam yazayım boş gibi geliyor hep. kişinin kafasının içindekileri başkalarına aynı duygu bütünlüğüyle geçirmesi edebiyat aslında. edebiyatın başka türlü tanımlarından biri de bu. ama ben biliyorum ki, bizim o okuduğumuzda ya da izlediğimizde hayran olduğumuz, duygu geçişlerini neredeyse bire bir hissettiğimiz kahramanları yaratırken, sanatçılar da bunu kolayca yapmıyorlar. kimse yapamaz zaten. çok büyük bir emek ve çaba var işin işinde. yaşamdan akıp giden saatler var. ve dünyadaki en zor şeylerden biri de bir insanın başka bir insanı anlaması.

    canım attila ilhan. o iki dizede anlatabilmiş bunu. siz o muammer beyin yerine kafanızdan kim geçiyorsa onu koyun, ben kendimi koydum mesela:

    "demlendikçe yalnızlığı aydınlanıyor muammer bey
    olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması"
    hero

mesaj gönder