1. uzun süredir takık olduğum bir mevzu: süre, süreç.
    her şeyin birbirini takip ettiği ve bir nihayete erdiği süresel dizilimler.
    bir önceki yazımda insanları artık sevmediğimi yazmıştım. fikrimi değiştirmeyi o kadar çok istiyor(d)um ki.
    ben her gün belli bir saatte o gün olanları kafamdan geçiririm; etkileşimler, etkilenimler, okunanlar, söylenenler, yazılanlar, yapılanlar, yapılmayanlar, yapılamayanlar....
    bu öyle uzar gider.
    her gün düşünürüm, bugün bir güzellik oldu mu hayatımda diye.
    uzun süredir bu soruya verdiğim cevap neredeyse hep aynı: yok, cık, hiç, nich, not, nothing.
    kesinlikle benimle de alakalı. daha tahammülsüz olmamla, fazla ince fikirli olmamla, hayal gücümle, kurmalarımla, kurgularımla.
    insanlar azizim, onlara kendini anlatabilmek ama hislerini bire bir aktarırcasına hissettirebilmek...
    bu nasıl imkansız bir şeydir, nasıl, nasıl...
    insanın kendini en mutsuz hissettiği zamanların arasında dereceye oynayabilecek bir duygu vardır; haksızlığa uğramak ve kendini savunamamak.
    öyle acı ve acıklı bir şeydir ki bu, susar kalırsınız.
    hani hep yazılır, söylenir ya, bazı durumlarda gerekli cevabı veremediğimizde, kafamız hep o konuşmayı devam ettirir ve vereceğimiz olası cevapları sürekli kafamızda döndürür diye. işte bu durumun sonucu ve çözümü yok. kestirip atmak gerekiyor. ama insan çok gençken bunun ayırdına varamıyor, zaten o kadar güçlü ve korunaklı da olmuyoruz o zamanlarda.
    bence sadece çocukluğumuzdaki -şimdi bilinçaltımızda olan- travmalarımız değil, hatırladığımız zamanlardan da pek çok travmamız var ve -ne yazık ki- onları unutamıyoruz.
    insan ne zaman bunlar üzerinde düşünmekten vazgeçer?
    ne zaman?
    ne zaman gerçek anlamda 'olgunlaşır'?
    olgunlaşmak diye bir şey var mıdır?
    ben yine de 'aldırmama' eşiğinin zamanını merak ediyorum.
    belki de hiç bir zaman.
    belki nihai unutuşla, hayır ölüm değil kastım.
    ama 'sikerler eşiği' bence çok önemli bir eşik. ve herkesin atlayamayacağı bir eşik. ama vardır böyleleri, inanıyorum.
    biz bazı filmleri neden seviyoruz?
    o filmler bizi öyle bir noktadan yakalıyorlar ki, biz tam o anda orada anlatılanı bire bir algılıyor, bire bir hissediyoruz. bunu yaratanlar; yazarlar, yönetmenler, oyuncular....
    hayır 'sanat'ı var etmek için değil, 'sağalmak' için.
    uzun süredir bir filmi izlerken ağlamadım. ve ağlamaya çok ihtiyacım var.
    hero

mesaj gönder