• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.24)
öteki - fyodor mihailoviç dostoyevski
"bilim ve felsefenin en temel sorunu olan 'öteki', özlemini duyduğumuz, ulaşmak istediğimiz üst kimlik arayışımızdır. be arayışın neden olduğu 'öteki nevrozu' dengelenemediğinde şizofren bir kimlik açığa çıkıyor.

golatkin'i bir gölge gibi izleyen, hayalet gibi etrafında uçuşan, 'öteki', tüm insanlığın günlük toplumsal yaşamında, hasta edici bir fren ya da geliştirici itici bir güçtür.

yayınevimizin isim babası olan dostoyevski'nin 'öteki' romanını okurken, sanatın anlatım gücünün, bilmin ve felsefenin anlatım gücünden çok daha soyutlayıcı, çok daha yaşamla iç içeliğine de tanık olacaksınız"

öteki yayınevi
öteki - dostoyevski
arka kapak yazısı.
  1. dostoyevski'nin, beni yakamdan tutup sarsan ve "git bir yüzünü yıka gel" diyen harikulade eseri. okuduğum zamanlar golyadkin'le benzer kaygılara ve sıkıntılara sahip, benzer dertlerden muzdariptim. buğulu bir ayna karşısında temrin yapmak gibi içimi sıkıyor fakat ruhumun bir yanına kaçak katlar çıkıyordu bu eser.

    bu sabah evden çıktığımda yıllar önce okumuş olduğum bu kitabı hatırlamama sebep olan şey bir arkadaşıma benzeyen insanların iki hafta içinde beşincisini görmemdi. arkadaşımın muhafazakar, beyaz yaka, sağlık çalışanı ve 10 sene sonraki hallerini daha önce görmüştüm. bugün gördüğümde ise aslında benzerlik kurmayı yalnız fiziksel boyutta tuttuğumu fark ettim. bu elbette mantıklı izahı olan bir yanılsamaydı veya benzerlikti. bu yanılsamaların uyanış'ı her zaman vardır. mesela bu olaylarda ben söz konusu arkadaşımın başka bir ilde yaşadığını biliyor ve o olmadığını derhal anlıyorum. zülfü livaneli şarkılarını dinlerken atmosferden kolayca çıkabilmemiz için son üç-beş saniyedeki dinleyicilerin alkışlarının da kayıttan silinmemesi gibi.

    fakat yıllar önce içimde bir yerde (muhtemelen kimilerince kutsal kabul edilen bir yer) 5-10 metre önümde yürüyen adamı kendime yakın hissetmekten çok birbirimizin bir parçası, birbirimizi var eden kimseler olarak hissetmiştim. bu his iyi veya kötü olarak tanımlanamazdı. biraz ürkütücüydü, o kadar. önümdeki, benden epeyce kısa, zayıf, başının üstü kelleşmiş yorgun bir adamdı. fiziksel bir benzerliğimiz yoktu. elindeki çantasının hafif olduğu belli oluyor fakat onu bile zor taşıyor gibiydi. yanına gidip bir şeyler satmaya çalışan bir çocuğu reddettikten sonra devam edip bir iki adım attı. sonra kaldırımın ortasında öylece durdu, arkasına dönüp doğrudan bana baktı. karşılıklı gülümsedik. aklımdan veya içimdeki o yerden geçenleri biliyor gibi bekledi yanına gitmemi. yollarımız ayrılana dek beraber yürüdük ve önce o çocuktan sonra hayatlarımızdan bahsettik. ayrıldıktan sonra onu bir daha görmedim. fakat hala herhangi bir alkış duymadım.
    mitya

mesaj gönder