1. geldi yine ya şehr-i ramazan. iftar çadırları kuruldu , fakirinden , lüksüne tüm lokantaların önüne iftar menüleri asıldı , televizyonlarımız 7/24 dini programlar ile doldu , nihat hatipoğlu yine nur yüzünü gösterdi.

    bugün bir davet üzerine lokantaya iftar açmaya gittim. halbuki ben oruç tutmuyorum , olsun. gitmesek ayıp olur. oturdum masaya , önce iftariyelikler geldi , belki on çeşit , ara sıcaklar geldi , ana yemek geldi , tatlı geldi , çay geldi , geldi de geldi. ben ömrüm de bu kadar yemeği bir arada görmedim. ezan okundu herkes iftarını açtı. ezan bitti , canlı müzik başladı. solist " çileeeee bülbülümmm çileeeee " diye bağırırken , müslüman kardeşlerim bir yandan hurmalarını yiyor , bir yandan şarkıya eşlik ediyorlardı . bütün müslüman kardeşlerim "çileeee" çekerken karınlarını doyuruyordu. derken oda nesi ? dışarı da birer metre aralıklarla dizilmiş fişekler patlıyor , etrafa görsel şölen sunuyor. ilk önce birisi evlenme teklif edecek sandım ya da doğum günü. değildi , rutinmiş o mekan için. ezandan sonra patlatıyorlarmış o fişekleri.

    sonra durdum , içim de bir maneviyat alevlendi. " allahım " dedim , " ben nasıl bu kadar kör olabildim " dedim. ramazan ruhu buydu , bir yanda " çileee " diye tempo tutan kardeşlerim , bir yanda patlayan fişekler , boşaldıkça dolan hatta boşalmadan dolan tabaklar.

    işte o zaman fakir kardeşlerimi anladım , yemek bulamayan insanları anladım. ramazan amacına ulaşmıştı , bana okkalı bir tokat attı. fakir kardeşlerimin sadece yemeği değil , fişekleri yoktu , canlı müziği yoktu.

mesaj gönder