1. bu başlık altında sinema çevrelerinde saygı gören listeleri ayrı başlıklara dağıtmadan paylaşacağım.

    bunların başında 1933 yılında kurulmuş bfi yani ingiliz film enstitüsü gelir. kurum bünyesinde hazırlanan sight & sound dergisinin 1952 yılından beri her 10 yılda bir geniş katılımla düzenlediği "sinema tarihinin en iyi 10 filmi" anketi, neredeyse tekel sayılabilecek ölçüde referans kabul edilir. citizen kane - orson welles tercihleri 2012'ye kadar sürmüştür (buraya geleceğiz).

    ikinci önemli kurum, 1967'de kurulan afi, yani amerikan film enstitüsü. bu kurum sadece amerikan sinemasıyla ilgilenir. kendi sinemasında saygınlık babında söz sahibidir, fakat bfi'nin geniş yelpazesi yanında küçük kardeş olarak kalmış ve bunu kanıksamıştır.

    sinema emekçilerinin ve komite üyelerinin oylarıyla şekillenen bu listeler yanında, sinema dergileri ve hatta internet siteleri de, kullanıcı oylarıyla hazırlanan seçkiler yayınlarlar. empire, total film vb. ingiliz dergilerinden, cahiers du cinema gibi yeni dalga'ya yön verenlere, imdb'den indiewire'a, timeout'tan bbc'ye vs.

    ardıl entrylerde bu sunuma ve yorumlarına yer vermeden önce, genel bir girizgah yapayım, çokça dillendirmişlikten her seferinde değişen sözcüklerle, çorba etmeden özetlemeye çalışır şekilde.

    "iyi film" ile "önemli film" ayrımını görmek gerek öncelikle bu seçki mantığında. filmleri önemli kılan, diğer sanat dallarında olduğu gibi, "ilk"leri gerçekleştirmeleri ve kattıkları yeniliklerle bu sanatı bir adım ileriye taşımalarıdır: teknik, anlatı vb. yurttaş kane, alan derinliği yönünden, 2012'de yerini alan vertigo dolly zoom efekti sayesinde zirveye çıkmışlardır; kimse "the shawshank redemption çok iyi film, oy verelim" demiyor maalesef, buraya da geleceğim (2012 oylamasında bu filme sadece 1 oy çıktı).

    ikinci olarak, çocuk aklımla ben bu seçki kitaplarını gördüğümde, hazırlayanların "tüm örneklem kütlesi"ni yalayıp yuttuğunu, onların arasından seçki yaptıklarını düşünürdüm. büyüyüp eksiklerini, hatalarını, gaflarını gördükçe bu sonsuza uzanan kütlede seçki yapmanın -mükemmeliyetçi bir bakış ve öncelikle kendinizi doyurması istemiyle- imkansızlığına kani oldum. hazırlayan kalemlerin şeffaflığına ihtiyacımız var. neyi izleyip neyi izlemediğini bilir isek, sevdiğimiz bir filmin seçilmemesinin ardında onun örneklem kütlesi içinde mi dışında mı yer aldığı bilgisine de ulaşabilirdik. bu bağlamda, gerek kendi sitemde gerek mubi listelerimde bu şeffaflığı -kendi eksiklerimi de kapamayı sağlar biçimde- ortaya sundum, birkaç 5 yıldır da bu şekilde sürdürüyorum. görelim ^:read more deyip açınız^
    burada da izlenmiş film sayısı verilmiş yönetmenlerin bu toplamda kaçar filmlerinin geniş listemde yer aldığı bilgisi var: https://mubi.com/lists/movies-of-my-life

    misal, hitchcock sinemasını yalayıp yutmuşken, pasolini, rossellini, wajda vs benim önümde bekliyor. şu an adını bile bilmediğim bağımsız bir sinemacı bir yerlerde film çekiyor. genel kabul görmüş film sayısına bakarsak zaten hiçbir yeni keşif sunamayız. en tehlikeli yol, bu listelerle sınırlı kalmak bu açıdan. en yaygın örneğim şudur: hepi topu bir düzine film çekmiş kubrick'in the shining'ini, a clockwork orange'ını, dr. strangelove'ını, 2001'ini, full metal jacket'ini, hatta eyes wide shut ve spartacus'unu her yerde duyarsınız da, barry lyndon neredeyse hiç dillendirilmez (ki hikaye anlatıcısı/storyteller olarak en iyi filmidir kanımca, dönem filmi olarak da, müziği de kullanımıyla, amadeus'un dahi bir adım önündedir). tarantino'nun esin kaynaklarından the killing ve paths of glory'i de bu listeye katabilirsiniz (+ storyteller no.2: lolita).

    bu kısmı şöyle özetleyeyim: birkaç filmini beğendiğimiz bir yönetmenin kalan filmlerini -herhangi bir listede yer alıp almamasına bakmadan ve zaman kaybı görmeden- izlemek ve bundan keyif almak bizlere düşüyor. türler ve akımlar için de aynısı geçerli. ingiliz kara komedileri, film noirler, sessiz dramalar, müzik/sinema/yazarlık üzerine filmler, tek mekan, spaghetti western, ülke sinemaları vb.

    inanınız, keşfettiğiniz filmlerden birçoğu sektörde yer alan insanlarca dahi keşfedilmemiştir, tek karar organınız kendi beğeniniz olmalı bu yüzden. sinemanın, sanat değeri taşıyan ürünler verse de, sanat değil eğlence sektörü olarak kabul edildiği gerçeğini ben zor da olsa kabullendim zira karar organları bu yönde hareket ediyor (para babaları, film dağıtım şirketleri). buna yönelik örneklerim de var fakat işbu yazının konusunu dağıtmayalım. şu özetle bitireyim: sinema, diğer sanat dallarının aksine, otorite boşluğu yaşayan bir sanat dalı. reklam gücüyle dengesiz bir uçurumda ülke bütçelerini aşan paralar kazandıran sektör, maalesef bilgi kirliliğiyle bulandırıyor bugünün seyircisinin aklını. ne kadar özgür takılabilirseniz o kadar objektif bakabilirsiniz bu yönden. birbirimize sunabileceğimiz en önemli şey, farkındalık. zevkler değişir, imkanlar değişir fakat aynı siyaset vb.deki gibi, birilerinin daha çok kazanması için "uyuşturulduğunuz" ve kötü olana yönlendirildiğiniz gerçeğini görüp uyanmanın vaktidir.

    sinema, dönem dönem filizlenen akımlarla yaratıcılığı her daim içinden çıkarsa da, şu anda tekelleşen amerikan sinemasının özgür bırakılmayan kalemleri, reji masaları ile, yapımcıların ve reklamverenlerin elinde, en kötü zamanını yaşıyor. bizler de bunun dönem tanıklarıyız.

    fakat din, siyaset vb. alanların aksine, sinema, günceliyle takip edilmek zorunda olan bir alan değil. bir dostumun dediği gibi, "izlenmemiş her film günceldir." benim de eklediğim üzere, "ne kadar eski, o kadar özgün." üzerine eklenenlerle bugüne gelen sinemanın emekleme döneminden, yetişme çağından, olgunluk döneminden tatlar almak, perdenin farklı dönemlerini, aşklarını, hüzünlerini, uzak diyarlara serüvenlerini, sönmeyen yıldızlarını keşfetmek bizim kendi elimizde. burada önemli olan, istemeden de olsa "eksik kapatmak, tüketilen üzerinden sohbet konusu yaratmak, üzerinden kimlik betimlenen gömleklerden birine dönüştürmek" üzere değil, sadece ve sadece bireysel hazzınızı beslemek ve filmler arasında analitik bağlar kurarak bir hayat ağacı yaratmak ve bu ağacı dallandırıp meyvelerini kendi tariflerinizle sunmak. benim sinema tanımım ve tavsiye edeceğim budur.

    birazdan listelere geçeceğim. onların üzerine de ayrıca kelam ederiz.

mesaj gönder