1. öğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha
    bir atlastan geldim…
    kıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü
    bir atlastan.

    yılları, yolları, yaşları yok
    gurbet yüzlü adamlardan,
    sur diplerinde bıçaklanan aşklardan…

    yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,
    badem gözlü, sıtmalı çocuklardan;
    yazgısı uçurum çocuklardan...

    zarif dicle’de ve asi fırat’ta,
    sıska keleklerde, kıl çadırlarda
    güneşe sataşan adamlardan.

    mendillerde, halaylarda
    gülüşleri kundaklanan hayatlardan;
    yazgısı uçurum hayatlardan...

    darmadağın yılları hüzne satılmış,
    burunları hızmalı, şarkıları figan,
    doğurgan ve mübarek kadınlardan;
    yazgısı uçurum kadınlardan.

    orada şarkılara akar katran,
    akar kan...
    orada ihlâl ve iflah olmaz vatan.

    tarih susarken günahları,
    bıçak sırtında yaşanmış o ah’ları
    ve aysız karanlıkları dağ başlarında.

    nicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil;
    ölüme, açlığa sebil.
    kiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları.

    ya kederiydik kendimizin,
    ya bir halkın kaderi;
    ya şakağı ya şafağı bir halkın
    namlular çarmıhında!

    çünkü yok satıyorsa hayat,
    çok satıyordur erk, çok tüfek;
    yok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,
    çok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.

    işte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,
    katıldı otuz bine bir daha
    yağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.

    yaşasaydı kendinin kederi olacaktı,
    yaşasaydı belki bir gün torunlarıyla
    dolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı…

    kenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,
    bilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın
    hazin bir ünlem bırakacağını hayata.
    bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu
    çekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.

    onlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.
    anıları damlıyor fotoğraflardan...

    biz de geçtik o dağlanan ağıtlardan.
    biz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.
    yakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan,
    o kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan;
    biz de geçtik o murdar hayatlardan…

    herkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan;
    bu kan revan, bu iğfâl akşamlardan
    herkes gidecek...

    /v e a n t o l s u n k i,
    h i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k,
    h i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,
    d a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n/

mesaj gönder