1. dış ses, sinemada veya tiyatroda hikayenin anlatımına katkı sağlamak üzere oyuncuların haricinde arka planda duyulan konuşma sesidir. belgesellerde ise dış ses, işlediği konuya açıklık kazandırmak için bilgi veren konumundadır. bu bilgi veren dış sesin bir otoriterliği vardır ve verdiği bilgilerin doğruluğunu pek sorgulamadan kabul ederiz. bu bilgilerin gerçek olduğuna ve içerisinde yorumun olmadığına inanırız. peki gerçekten öyle midir? (bundan sonra pascal bonitzer'in "bakış ve ses" kitabından derlemelerle devam edeceğim.)

    bir filmin içinde belirsizlik olması ve bunların yoruma açık olması gayet normaldir fakat bir belgeselin amacı işlediği gerçeğe ışık tutmak değil midir? gerçek, izleyicilere belli bir açıdan yakalandıktan ve üzerinde çalışıldıktan sonra verilir. yani burada örgütlenen düpedüz bir "görüş açısı"dır. çelişik görüntülerin ve tanıklıkların özgürce karşılaştırılması, röportaj ve arşiv belgeleriyle olayın çeşitli "taraf"larının sahneye konması sonucu izleyiciye tuzak bir dosyaya egemen olma duygusu yaşatılır.("özgür karşılaştırma" kodları)

    peki dış sesin bu görüş açısı örgütlenmesinde ne gibi bir rolü var? normalde sesin otoritesi, hissedilir bir görünüş içinde hapsolduğu için, kameranın objektifinin ve izleyicilerin gözünün çifte egemenliği altında kaldığı için, kendini eleştiriye, en azından bir eleştiriye, en hızlı eleştiri olan "bakışın eleştirisi"ne tabi tutulmuş bulur. görüntü bir sabitleştirici rolü oynar; sesin sabitleştiricisi olan, onun iktidarını(çınlamasını, gürlüğünü, başıboşluğunu, tedirginlik yaratma gücünü) kısıtlar. ses görüntüyle bağlarını koparıp gittiğinde ve ona dışarıdan, off-uzaydan, alan dışından musallat olduğunda ise işler değişir. ses bu durumda, görüntüyü ve dolayısıyla görüntünün yansıttığı gerçeği avucunun içine alır, bakışın kolaycı eleştirisinin ağzı da böylece kapanır. belgeselin bölünmüş, heterojen uzayında dış ses, kendi söyleyicisinin, yerinin ve zamanının sorularını yasaklar. yorum görüntüyü bilgiyle donatarak, görüntü de kendini yorum tarafından kuşatılmaya bırakarak, bu tür soruları sansür ederler. merleau-ponty boşuna mı "film düşünülmez, algılanır." diye yazmıştı?

mesaj gönder