1. geçenlerde yine kafam dumanlı canım sıkkın. arayan soran yok ya 11 gibi anca geldim işe.iş dediysem sürekli iş yerinde bulunmamı gerektirecek bir iş değil. zaten toplam personel sayısı ben haricinde sıfır nokta beş, o da işletme müdürü. yaptığımız iş otomasyona geçeceği için artık işletme müdürüne ihtiyaç kalmayacak, benim ne olacağımı da artık patronlar düşünsün. yani onu da onlar düşünsün bir zahmet. patronlar aslında merhametli ve duygulu adamlar. ara sıra geliyorlar işe ama beni ve saçlarımı görünce neden sık sık gelmiyoruz diye düşündüklerine eminim. tabi bu arada yaptıkları esprilere ayyiii ayyii ayyiii diye gülmem de sürekli gelme isteklerini tetikliyordur zannımca. zannımca'yı da başlı başına ilk defa bi cümlede kullanıyorum bu arada güzel oluyormuş. neyse ister gelsinler ister gelmesinler dedim ya onu da onlar düşünsün.patronların büyük olanı, sanki çok personele ihtiyaç varmış gibi, yeni bir akım başlattı. neymiş yaptığımız işi tüm yeni ve eski nesil insalara öğretecekmişiz.ya ben yapıyorum tüm işi, hatta o kadar çok vaktim kalıyor ki ekstra iş bile yapıyorum dediysem de ikna edemedim. gelsin gazete ilanları gitsin başvurular. günün birinde elemanın biri çıkageldi patronla.ilk buna öğretecekmişiz işi. öğretecez dediysem aslında işletme müdürü öğretecek, ben ise işletme müdürünün öğretememesi gelen elemanın öğrenememesi için ne gerekirse yapıcam. tam olarak bu şekilde görev dağılımını yaptıktan sonra telefonum çaldı. arayan günün 6 saatini yanımda geçiren ama aynı zamanda bodrolu ve dolgun ücretli bir maaşa sahip olan arkadaşım ismet'ti.okeye dördüncü lazımmış. kahve uzak. benim arabaya kilometre yaptırmak istemedim tabiki. çantamı kaptığım gibi işletme müdüründen önce makas aldım sonra arabasının anahtarını havaya atıp ağzımla yakaladım. kahvede olanları anlatmaya gerek yok. yenildim ama her zamanki gibi üstün zekam ve okeyin diğer üç elamanının her zamanki büyük geri zekalılıkları sayesinde cebimden bir allah kuruşu para çıkmadı. işe dönsem mi dönmesem mi diye düşünürken radyo seymen de hımımı hımıda yar türküsü çalmaya başladı. sivaslıyık torpaaamm nede olsa kan kaynıo. hımıhıma ayyi ayyi gülüşlerimle eşlik ettim. ulan amma güzel gündü be diye düşünerek iş yerinden adımımı atar atmaz bir de ne göreyim. yıllarca oturduğum, ağırlığımla oturma yerine iz yaptığım, kaba etimin kalıbını çıkardığım koltuğa, işi öğrenmeye gelen eleman oturmuş. dumanlarımdan kulak çıktı ben bişey yapamadım. dolabıma kötü günler için sakladığım taburemi çıkartıp masama oturdum. elaman abi belim ağrıyo, bide bunun oturma yeri çok yumuşak deyince, sıkıntı yok gardaş dedim. böle bi gerizekalılık olabilirmi ya die içim içimi yemeye başladı. sıktım kendimi sıktım sıktım. böle bi zeka seviyesine tahammül edemeyecektim.en cool tavrımla koltuğu işaret ederek ver hele onu gardaş derken, telefon sesiyle uyandım.ne olduğunu anlayamadan önce koltuğuma baktım. evet üstünde oturuyodum evet oturma yeri kabalarıma tam denk geliodu. bu nasıl bi gerizekalı olaydı diye düşünürken, pcden izlediğim filme kaldığım yerden devam ettim. tabi izlediğim yeri bulabilmek baya zor oldu. pc'nin işlemcisi 4 çekirdek, benim kafa 4 gidiş 4 gelişli 8 çekirdek. yer mi anadolu çocuğu. o da ayrı konu.

mesaj gönder