1. iki farklı ideolojilere sahip iki yakın arkadaşın arasında geçen diyalogla aralarının açılmasına neden olan sürtüşmedir.

    necip fazıl kısakürekin bunla ilgili olarak şu anektoduna bakalım.

    necip fazıl kısakürek, 1960′lı yıllarda yeni istanbul gazetesinde neşredilen hatıratında şöyle anlatıyor:

    “ikinci dünya harbi arefesinde, nazım’ı bir akşamüstü yanımda vakit gazetesi müdürü rasim us olduğu hal cezaevinde ziyaret ettim. tel örgüle geldı. – nazım, dedim, benim rejimim olsa seni asardım. fakat bu fikirsiz insanların seni süründürmesinden müteessirim. onun için ziyaretine geldim. gözlerinde iki damla yaş, cevap verdi: – benim de rejimim olsa, ben de seni asardım. sonra da darağacının altında ağlardım. seni anlıyorum. bil ki, bu soylu tarafın daima takdircisi kalacağım. “bu onunla son karşılaşmam ve konuşmam oldu. bu tarihten sonra nazım yıllarca hapiste yattı veya bursa sokaklarında dolaştı. demokrat parti iktidarının başında da zindan kaydı silindi. ve doğru rusya’ya dümen kırdı. onun bu kaçışını vatan hainliği telakki edenlerle aynı fikirde değilim. nazım’ın bilinen manada vatan hainliği yoktu. fakat türk’ün ruhuna ihaneti vardı. bu ihanet yüz bin vatan satmaktan beterdir. ve üzerinde durulması gerekli biricik noktadır. nice vatanperver geçinen insanlar vardır ki, yurdumuzda suçları nazım’ınkinden aşağı değildir. onlar, hiç olmazsa inandığı batıla sadık kalmış olan nazım’ın fikir namusundan bile mahrumdurlar. nazım, işte bu gibilerini yetiştiren son asır başıboşluk ikliminden kurtulayım derken kendisini ateşe atmış, yamuk bir kafadır. cemiyet ona ve kendisine bakıp başını dövsün."

mesaj gönder