• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.25)
attenberg - athina rachel tsangari
yirmi üç yaşındaki marina güzel fakat beceriksizdir. doğup büyüdüğü sanayi kenti o bölgenin yıldızıdır, ancak marina artık terk edilmiş bu kentin ıssızlığına hayrandır. ölmekte olan babasının yetiştirdiği marina’nın tek arkadaşı bella’dır, fakat hayatta kalması için acilen hayatın kurallarını öğrenmesi gerekmektedir...
  1. toplam 9 ödüllü 2010 yapımı yunan filmi.

    kynodontas’ın yönetmeni yorgos lanthimos’un oynayıp yapımcılığını üstlendiği attenberg, kynodontas’ın yapımcısı athina tsangari tarafından yazılıp yönetilmiş.

    hayattan izole yetiştirilmiş 23 yaşında marina, ölmek üzere olan ateist babası, arkadaşı bella, alışılmadık ilişki kurma biçimleri, bembeyaz ve atık dolu, ıssız bir yunan kasabası.

    yunan sineması bu sefer de athina rachel tsangari’nin kamerasıyla sinemaya yepyeni bir pencere açıyor, toplumsal kodları yıkarken yeni bir dil, anlatı ve ütopya yaratma derdiyle yoluna devam ediyor.

    tüm bilindikleri bir kenara bırakıp absürd, algı bozucu bir duruş çıkartıyor.

    seyirciyi burada alışık olmadığı bir insan toplumuna, aykırı karakterlere ve farklı algı biçimlerine sürüklüyor. bunu yaparken de bembeyaz, yabancılaşmış ve son derece çarpıcı görüntülerle bezeli bir yunan kasabasını seçiyor kendine.

    bembeyaz doku, minimalist çerçeveler, uzun planlar ve garip hareketler yapan anti-kahramanlar.

    sanayileşmenin dumanlarıyla beyaza bürünüp distopik hale gelen coğrafi mekan.

    insanlar ve hayvanlar arasında çok güzel bağlantı kurmuş bir evrensel yabancılaşma filmi.

    bu bağlamda da hayvan gibi hareket ederken; koklaşma, sevişme, öpüşme, koşuşturma, garip sesler çıkarma gibi motivasyonlarla yaşayan, ultra-absürd karakterler ve yine sinemada daha önce hiç görmediğimiz bir şekilde; ‘cutaway’ tekniği ile geçişlerle tanımadığımız bir algı yaratıyor.

    yeni bir dünya portresi yaratırken yunanistan toplumuna da keskin bir bakış.

    orta sınıftaki duygusuzluk, basmakalıplık ve yabancılaşma sorunu.

    hepsini de psikoloji yerine zooloji odaklı bir evrene oturtup ‘ilkel’liğin bilinçaltından fışkırışını, seyirciyi rahatsız eden bir damara yerleştiriyor. böylece kapitalizmin dayatmalarının insan ırkının gerçek hareketlerini yapmasını ne kadar sınırladığını gösteriyor. hem de en ayrıksı, garip ve tepki çekici çerçevede…

    uzun plan çekimler ve kamera açıları müthiş.

    !---- spoiler ----!

    film adeta plan sekanslar cenneti:

    özellikle;

    marina sürekli belgesel izler ve gördüğü hayvanlar gibi davranır. bella ile birlikte apartmanın önündeki alanda yaptıkları yürüyüşler çok hoştur. ikiside aynı elbisenin farklı renklerini giymişlerdir ve her defasında farklı hayvanlar gibi davranırlar.

    marina ve babasının hayvan taklitleriyle iletişimleri.

    flu ve marina ve bella’nın arkasından yapılan yakın çekim kaydırmalı plan sekans sahnesi.

    baba yunanistan hakkında:

    ‘’ülke bir anda çobanlardan buldozerlere, buldozerlerden burjuva histerisine geçti, ağılların üzerine sanayiyi döşedik.’’

    babasının ölüm töreni için malzeme seçerken marina:

    "sentetik olmasın. alerjisi var." ile de ölümü kabullenemeyişin en güzel repliğini barındırıyor.

    !---- spoiler ----!

mesaj gönder