1. beklediğimiz ya da hayattan talep ettiğimiz, karşılamak için çabaladığımız arzularımız var. bunlara ulaşabilecek kadar şanslı olduğumuz anlar da var elbette ki. ebedi bir talihsizlik yaşamıyorsak, istediklerimiz imkansız kabilinden değilse, çaba gösteriyorsak bir şekilde istediklerimize ulaşabiliyoruz en nihayetinde. kimileri için sorunlar ilginç bir şekilde bundan sonra başlıyor.

    kendimize hep sorduğumuz sorular var. mutlu muyum? istediğim bu muydu? benim sevdiğim kadar seviyor mu? insanoğlunun tatminsizliğinin boyutu ne olabilirse, bu soruların boyutu da o kadar büyük ve çeşitli olur tahminim. hayatı zindana çeviren sorulan sorular değil esasında. bulduğumuz cevaplar ve onları karşılaştırdığımız cevap anahtarlarında problem var.

    toplumun doğru olduğunu dayattığı cevaplar ile kendi halimize olsak vereceğimiz cevaplar arasında hep büyük farklar var. tüketim toplumu ya da adına ne derseniz deyin içinde bulunduğumuz bir cendere, bize hep daha fazlasını isteme cüretini aşılıyor. böylece elimizdekiler bir türlü yeterli gelmiyor. hep bir memnuniyetsizlik, tatminsizlik ve eksiklik hissi dolduruyor içimizi. daha fazlasını istedikçe hedefler ulaşılmaz hale geliyor, kapasitemizi aşıyor. aştıkça umutsuzluk, başarısızlık hissi bir melankoli ve kabullenmişliğe sevk ediyor. böylece ölüp gidiyoruz.

    halbuki yapabildiklerimizden, elimizdekilerden mutlu olabilsek gerisi gelecek. tek seferde hızlı bir şekilde engeli aşmaya çalışıp başarısızlığa uğramak yerine, kendimize basamaklar inşa edip, sevdiklerimizle el ele engelleri aşabileceğiz. sözün özü aza kanaat edip, çoğu aramaya öyle çıkmak, mutluluk.

mesaj gönder