• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.34)
iftarlık gazoz - yüksel aksu
1970’ler türkiye’sinin barış ve huzur dolu ege kasabalarından birinde ailesi ile beraber yaşayan adem, zeki ve çalışkan bir öğrencidir. 5.sınıfı yeni bitiren adem, yaz tatilini boş geçirmek istemez ve ailesine gazozcu cibar kemal usta ile çalışmak istediğini söyler. zor da olsa ailesinden izni koparan adem gazozcu çırağı olarak çalışmaya başlar. ramazan ayının başıdır ve adem camide imamın oruç ile anlattıklarını üzerine alınır, üstelik berna da oruç tutacaktır. küçük olduğu için oruç tutmasına izin vermeyen ailesinden gizli oruç tutmaya başlar fakat ege’nin yaz sıcağında, bir yandan da gazoz satarken oruç tutmak hiç de kolay değildir. hele de bozmanın kefareti 61 gün iken ve berna’nın aslında direk orucu tuttuğunu öğrenmişken! susuzluk ve açlık onu çok yormuştur, seraplar görmeye başlar. adem’in yaşadığı bu zorluklar, onu bir maceranın içine sürükler. bitmek bilmeyen bu uzun gün, gazozcu ustası cibar kemal ve adem için nasıl tamamlanacaktır?
  1. dikkat: ağır miktarda içerik bilgisi!

    "insan
    eşref-i mahlûkattır derdi babam
    bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
    ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
    bu söz asıl anlamını kavradı"

    ismet özel'in "âmentü"sü. sosyalist olduğu yılların şiiri. "halkın dostları"nda yazdığı yılların...  filmde hasan abi'den dinliyoruz bu dizeleri. odtü'lü sosyalist, ağa oğlu hasan abi'den... faşist kurşunlarına hedef olmaktan kurtulamayan yakışıklı hasan abi'den... o kurşunlar küçük kahramanımız âdem'i sosyalizme yönlendiriyor bence. gorki'nin "ekmeğimi kazanırken"ini de unutmamak gerekir.

    âdem bir küçük oğlan. akıllı, çalışkan, yakışıklı ve fakir. "ama fakir" değil, "ve fakir". küçük aklıyla bir yandan dinsel düşüncelerle, dogmalarla uğraşıyor çünkü her ne kadar minimum düzeyde olumsuz anlatılsa da dinin insanları doğruluğa yönlendirmeye yetmeyeceğini seziyor, bir yandan henüz bozulmamış çocuk dünyasını, saflığını korumaya çalışıyor.

    âdem bir küçük oğlan. ustasının dükkanında ecevit'in, toprak ağasının evinde menderes'in, devrimcilerin halkevi'nde che'nin, fidel'in, lenin'in fotoğrafları asılıyken kendi yolunu bulmaya çalışan bir çocuk. hikâyesi, çocukluğunu anadolu'da geçiren çoğu çocuğun hikâyesi. yaz tatillerinde kur'an kursuna giden, bir elinde kur'an dili bir elinde masal kitapları ve romanlar olan bir çocuk imgesi bana hiç yabancı değil. "aklını kullanma cesaretini göster." diyen kant'ın sözünü dinleyenlerden biri gibi âdem. hasan abi'nin vurulmasından sonra, sorgulamadan itaat etmediğini, sorguladıktan sonra da itaat etmediğini görüyoruz.

    âdem bir küçük oğlan. ne kadar uğraşırsak uğraşalım yok sayamadığımız bir geçmişin izlerini taşıyor ya da o geçmişi yaşıyor. çocukluğunda bozduğu orucun kefaretini 61 gün açlık grevi yaparak yaşamıyla ödüyor.

    hafif hafif dokundurmalar, her kesime yöneltilen küçük eleştiriler, yabancı sermayenin türkiye'de boy göstermeye başladığı yıllarda küçük esnafın verdiği mücadele dikkatlerden kaçmıyor. "yurtta sulh, cihanda sulh!" sözünü çok yanlış anlayanların kendi insanlarını ölüme nasıl gönderdiklerini görüyoruz filmde. atatürk bugün yaşıyor olsaydı atatürkçü olduğunu söyleyenlere en çok o karşı olurdu diye düşünmeden edemiyorum bazen.

    cem yılmaz'ın başarılı oyunculuğuna ve iztuzu sahilinde, altında sevgili arkadaşım uzak hikaye ile fotoğraf çektirdiğimiz ağacın güzelliğine değinmeden geçmeyeyim. son bölümde seyirciyi ağlatmaya yönelik hareketleri doğru bulmadığımı, sahur sonrası tütün tarlası sahnesine ve bu sahnenin son bölümle ilişkilendirilmesine bayıldığımı da ekleyeyim.

    âdem'i tanımak isteyenler izlesin derim. ne de olsa
    "bu adem dedikleri el ayakla baş değil
    adem manaya derler surat ile kaş değil." ^:kaygusuz abdal^

mesaj gönder