walden göleti'nin yakınında geçirdiği 2 seneyi, dört mevsimde özetlediği bir izlenim olarak aktaran thoreau yaşadığı kulübenin ekonomisini, bölgenin coğrafyasını, komşularını, ziyaretçilerini ve hayvanlarını şiirsel bir dille anlatır. ancak tecrübenin teorisi sadece thoreau'ya atfedilmemelidir. altın gören herkes yere eğilip toplamaya başlar, ama hemen yanı başında duran klasiklerdeki altın kelimeleri göz ardı eder minvalinden belirttiği üzere, eser, yunan-latin hamuruyla yoğurulmuştur. cato'dan ekmek tarifi verir, karıncaların savaşı ilyada'ya dönüşür. öte yandan columella ve varro da tarlaların bırakılıp şehir surlarının içine sürünüldüğüden; ellerin orak ve sabanla değil, circusta alkışla nasır tuttuğundan; alkol ve oyunlarla oyalanırken ne güneşin doğuşunun ne de batışının farkedilmesinden yakınmışlardır, hem de iki bin sene önceden!
"the student may read homer or aeschylus in the greek without danger of dissipation or luxuriousness, for it implies that he in some measure emulate their heroes, and consecrate morning hours to their pages. the heroic books, even if printed in the character of our mother tongue, will always be in a language dead to degenerate times"
kahramanlarını taklit eden, o bahsettiği öğrencilerden biridir.

uygarlaşmak bir zorunluluk mudur, herkes temel ihtiyaçlarıyla tatmin olsa uygarlaşmaya gerek kalır mı gibi soruları ele alır. dur bir yaşamanın ne olduğunu anlayayım sonra yaşarım düşüncesi hakimdir kısaca. bugün şehirde yaşayan herhangi birinin de eline alıp pek çok kısmına katılabileceği bir eser olduğundan yeterince etkileyecidir. 4 sene üniversiteden sonra gemicilik (gemiyle alakalı bir şeydi) okuduğumu öğrendim, limana inip 2 ay gezsem daha çok şey öğrenirdim der. gazetedeki haberler hep aynı, bir kere okusan yeter gerisi sadece binlerce uygulamasıdır diye belirtir. yanisi içinizde birazcık napıyorum lan ben duygusu varsa okunması yararlıdır, fikriniz değişmeyecek bile olsa.