1. lafa değil icratte bakanların son yıllardaki tercihi.

    ne sıfırlanan paraları, ne parktaki ağaçları ne de hidroelektrik santrallerine kurban edilen dereleri görmediler... çünkü bunların hepsi laf...

    toplumsal patlamalarda kırılan bankamatik ekranlarını gördüler ama. maaşlar oradan çekiliyor çünkü. bankamatik gerçek. gidersin, kartını sokarsın, paranı verir, fişini verir. yakılan otobüs, ters çevrilen polis arabası da gerçektir. bilirler, görürler.

    sucuk çalanı/kamulaştıranı da gördüler hemen. neden? çünkü sucuk gerçek. sucuk bildikleri bir şey. koklanır, ısırılır, yenir...

    ama iş güvenliği görülmez, çevrecilik görülmez, insan hakları görülmez, devlet zorbalığı, milyar dolar görülmez. soyuttur bunlar, laftır. sayı bilgisi kredi kartı limiti kadar olanlar için milyar doları, ay sonunu getireyim diye kendini parçalayan için çevrecilik gibi lüks kavramları anlamak, iş güvenliğinin korkakların işgüzarlığı olmadığını algılamak kolay mı? değil. "o kadar da değil" diyor olabilirsiniz ama o kadar işte...

    aynı gözler milyar dolarları görmedi, yağma gibi özelleştirmeleri, neredeyse açıktan verilen rüşvetleri görmedi, göremezdi. bunların hepsi soyut kaldı. ses kayıtları, dökümler çıktı. okudu, duydu, dinledi. ama yine görmedi.

    ahmet necdet sezer'in devlet adamlığını göremeyip, rte'nin uzun boyunu, endamını, öfkesini, zaman zaman gözyaşlarını gördü. devlet adamlığı, vakar görünmezdi. akp kadınlarının başörtüsünü gördü de, rahşan ecevit’in sade yaşantısını göremedi. sadelik de görünmez çünkü.

    ki onlar, din hariç her konuda sadece gördüğüne inananlar, bas bas bağırmadılar mı seçimlerde "lafa değil icraate bakarız' diye. çünkü baktılar ve gördüler. köprüleri, hızlı treni, dev adliyeleri, duble yolları gördüler. renk renk laleleri, camileri, dağıtılan yardımları gördüler. anadolu'nun en uzak köşelerinden, belki hiç geçmeyecekleri 3. köprüyü, hiç uğramayacakları 3. havalimanını gördüler. ya da bunlar ustaca gösterildi. büyük ustaca.

    bakıp görmediklerini de zaten rte gözlerine soktu. kılıçdaroğlu'nun aleviliği örneğin. ne rahat söyledi, ne rahat yuhalattı kitlelere, "biliyorsunuz zaten kendisi aleviiiiiii" diye diye. bahçeli’nin bekar ve çocuksuz olmasını nasıl acımasızca, sanki bir kusur gibi gözlerine gözlerine soktu. polis şiddetine maruz kalan bir kadının "kadın mıdır kız mıdır bilemem" diyerek vajinasına soktu kafalarını. ki bakmayı en sevdikleri yerdir zaten bir kadının bacak arası.

    göstermek zorunda, görünür olmak zorunda, gözlerine gözlerine sokmak zorunda. kitle politikası bunu gerektiriyor. nazilerin gamalı haçından, el işaretlerine, hitler’in konuşma biçemine, yaptırdığı köprülere, otobanlara bakın yeter. uzman olmaya gerek yok. wikipedia yeter.
    ugo

mesaj gönder