1. şeffaflık zaten bu devletin en büyük sorunu...
    sayıştay'ın denetleme imkanlarının kısıtlandığı, arşivlerinin yakıldığı(pardon... yandığı... hıhı...evet...tam da ankara büyükşehir belediye ile ilgili denetim raporlarının bulunduğu kısımlarında.. tüh işe bak..)
    bunlar yetmezmiş gibi bu raporlara erişimin hepten zorlaştırılığı;
    örtülü ödenekten neler döndüğünün bilinmediği;
    dış politikada neye, niye evet veya hayır dendiğinin saklandığı;
    basında nazileri andıran -bir propaganda bakanlığının eksik kaldığı...zaten bir tek onun eksik olduğu- bir sansürün yaşandığı;
    var olanlara da istendiğinde alo fatih dendiği;
    bu yüzden 6'lı, 8'li ortak manşetlerin ortada döndüğü;
    alakalı alakasız her konuda yayın yasağı patlayan;
    zaten o olmasa da erişimin kısıtlanması yaşanan;
    bant genişliğinin daraltılması gibi kavramları hayata sokan;
    bu topraklarda...

    demokrasinin temel 3 unsurundan biri olan yasamanın da kapalı kapılar ardında olması anlamına gelen bu kampanya, iyi niyetli sebeplerle de önerilmiş olsa da, demokratik anlamda korkunç riskler taşır. şeffaflık sorunu iyice artar.

    bizim demokrasimizin asıl problemi, her zaman için, "denetim fonksiyonu" meyanındaki yetersizliklerinde bulunur. ki şeffaflık olmaması da bunu etkiler.

    ya anayasa mahkemesi yoktur...
    (hooop tahkikat komisyonu ve güüm 27 mayıs )
    ya anayasa mahkemesi denetimi milli güvenlik kuruluna etki etmez.( hooop 12 mart güüm meclise muhtıra )
    ya da sıkıyönetim komutanları denetim dışı kalır ( demirel'in meşhur sorusu buraya işaret eder: 11 eylül günü akan kan 13 eylülde neden akmadı)

    tv yayını ile en azından zamanında çetin altan'a yapılan linç girişimi gibi bir şeyden en azından genel kurul salonunda çekiniyorlar. bu bir tür denetim. tv yayini var diye arada yöre halkının sorunları dilleniyor . seçim bölgesinde laf yememek için. bu bir denetim.
    politik kaypaklık yapmayı zorlaştırıyor en azından belli bir miktar...

    geçenlerde hayatını kaybeden kamer genç, özellikle 12 eylül sonrası dönemde daha demokrasi tam kurulmamış iken o meclisin iç tüzüğünü kullanarak muhalefet edebilmiştir. sadece basından haberler ile bilgilenebildiğimiz bir olaydı bu.( keşke tv yayını olsaydı da vatandaşta demokratik bilinç daha çabuk otursaydı diye hayıflanmamak elde değil şimdi)

    o meclis, tüm çirkinliği ile yayında olmalıdır.
    hem denetimin fiiliyatta az da olsa sağlanabilir olması için;
    hem o meşhur %50'ye "seçe seçe bunu mu?" diyebilmemiz için;
    hem şeffaflık sonucu rezilliklerin gözlere sokulması için;
    hem de olur da iyi birini seçmişsek; onu farkedip; partilerdeki
    liderlik sultasını kırmak için -en azından- umutlanmak için

    öneri sahibine ve iyi niyetine saygım sonsuz lakin görüldüğü gibi itirazım var

    edit: mobil yazım hataları düzeltme ve anlam açıcı kelimeler ekleme

mesaj gönder