1. aradığını bulduğun ya da bulamadığını aradığın mekandır.

    girersin her zaman gittiğin meyhaneden içeri, zaten duymaya başladıkça her adımında anasonun kokusunu daha fazla, hızlanmıştır adımların.

    sağına bakarsın tanıdık bir sima yüzünde hüzün, soluna bakarsın tanıdık bir sima yüzünde tebessüm, neyse dersin hep önümüze bakalım, geçelim her zamanki gibi dünyanın tüm zevk-ü sefasından ve hatta tüm curcunasından uzak, köşede en dipteki masaya.

    söylersin 35 liği, seçmene gerek yoktur camekandan mezeyi, bilir çünkü şef garson yıllardır gelen müşteriden öte dostunun ne isteyeceğini. dizilir önüne mezeler ve biraz kuruyemiş, kapağını açarken şişenin mırıldanırsın yine: "ne yapalım kısmet değil imiş".

    doldurursun rakını yarısına kadar kadehin, diğer yarısına suyu, biraz ümidi, çokça ruhuna işlemiş kasveti.

    dakikalar saatleri kovalar, bitmek bilmez tüplü televizyondaki trt müziğin sesi, sanki sözleşmişler gibi bir müzeyyen abla çıkar bi zeki abi.

    olanlara, olmayanlara, gidenlere, kalanlara, gittiğine, sevdiğin kadına, gurbetin hissizliğine..neyi kimin şerefine niye içersin bilmezsin bir süre sonra..içersin de içersin.

    yalpalarken sokaklarda dönüşünde meyhanenin, gelir aklına yüce ihsan, dersin: "ey sevdiğim bu şehirde bi sen olsaydın ya bi de ben...ekmek şarap sen ve ben."

mesaj gönder