roma epiği yapayım derken full brezilya melodramına dönüştürülmüş bir filmdir maalesef. 2000 sonrası blockbusterlara hakim olan kumlu, kontrastı yüksek görüntüler gözardı edilse dahi çizgi roman kötü adamı commodus vs romayı/cumhuriyeti kurtarmak isteyen onurlu adam ikiliğinde tüm kurgusal derinlik çöpe atılmıştır. feylozof imparator marcus aurelius, altın beşlinin sonuncusu, oğlu commodus tarafından boğulur (gerçekte hastalıktan ölmüştür), romaya cumhuriyeti geri getirmekle görevlendirdiği maximus idamdan kaçar ve kaderin cilvesiyle afrika'da gladyatör olur. commodus'un düzenlediği oyunlar sebebiyle ilk kez roma'ya gider: görevi ailesinin öcünü almak, ve kutsal şehri tiranlıktan kurtarmaktır! hikayenin geri kalanı ise tekken arcade mode açılarak öğrenilebilecek kalitededir, maximus efendi commodus'a ulaşana dek arenada karşısına çıkanı öldürür çıkanı öldürür. büyük finalde "duygulanın lan!" müziğiyle karakterlerimiz ölür. buna ek olarak filmde pek çok tarihsel yanlışlık da bulunur.

yiğidi öldür hakkını yeme dememiz gerekenler:
+film rocky gibi gazdır, ben m. d. meridius, xyz komutanı, koca, baba öcümü alacağım vs konuşmasında "yürü be maksime!" dedirtir
+russel crowe, derek jacobi (yıllar önce i, claudius'ta da cumhuriyetçiyi oynamıştı, orada imparatorken burada senatördür), ve çekim bitmeden vefat eden oliver reed ve joaquin phoenix' de filmin artıları.
+roma epiklerine hayat üfürmüş, belki de başarısı rome dizisine sahip olmamıza sebep olmuştur.

sonuç olarak gladiator ne spartacus ne de ben hur, hatta tarihi film olarak ridley scott'ın ilk filmi the duellists'den daha başarısızdır bana göre.

(bkz: the duellists)