1. hayatımdaki her şey gibi bu mecra da olağanüstü bir değişime uğramış. evet, güzel olmuş youreads adına. zaten bu kadar geç kalması şaşırtıcıydı. esas mevzu o eski samimiyeti kaybettik mi yoksa burda yazan herkes hala dünya tatlısı insanlar gibi mi görünüyor merak etmiyor değilim. eski youserlardan kimler kaldı? ne diyorsunuz bu duruma?

    peki çok klişe bir geçişle ekliyorum, nedir bu eskiyle alıp veremediğimiz? neden her an eski ve tanıdık şeyler arama peşinde oluyoruz? değişim denen şey aslında bu kadar agresif, hızlı ve kolayken çoğu zaman, bugün yaşanılan her şey yarın eski sıfatını alacakken ve utanmadan her an değişime ve yeniliğe ne kadar açık olduğumuzdan söz ediyorken, neden yani hala eski?

    eski müzikleri hayranlıkla dinlemek, eski fotoğraflardan gözünü alamamak, eski filmleri kocaman gülümsemeyle izlemek, bir dönem filmlerinde gördüğümüz o şahane giysilere bir üstümüzdeki kumaş parçalarına bakıp dertlenmek falan evet tamam bunları anlıyorum. ama neden sevmediğimiz bir hayattan sıyrılıp, yeni ve büyülü bir kapının ışıkları karşısında parıldarken arkadaki karanlığa bakıp da "e sen de gel, olmadı sen gel, peki ya sen?" şeklinde alalade bir telaşla bir şeyleri yanımızda sürüklemeye çalışırız ki? ne zaman bu kadar aciz olduk/oldum?

    bir yanda saf bir mutluluğa sahip olabilecek her türlü koşul önümde seriliyken, inatla kendimi mutsuz edecek bahaneler arıyor olmam? her şeyi bal gibi biliyor olmama rağmen hiçbirine engel olmamam/olmak istememem? bu kadar yabancı yüze bakmaya korkumdan tanıdık olabilecek her şeye sarılıp bir daha bırakmama içgüdüm? iç dünyamda diğerlerinin sıkıntılarına her daim yer vermeme rağmen bunu inatla göstermemem, peşinden gelen bencilliğim?

    bu kadar yaşıma gelmişim gelmesine de, büyüdükçe daha da zayıflaşıyor olmak hiç sevimli bir his değil. bir omuz bulsam hüngür hüngür ağlasam günlerce geçecek sanki.

    ben ne ara bu kadar sevgisiz kaldım ki?

mesaj gönder