• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
saul fia - laszlo nemes
1944 yılında auschwitz'deki toplama kampında, krematoryumda çalışan macar esir saul auslander'in iki gününe tanık oluyoruz. saul yakılmak üzere olan bir çocuğun cesedini kurtarıp dini usullere göre gömmeye çalışacaktır.
  1. saul'un yancısı olarak izlediğimiz film. film değil başka bir şey. filme güzel değil diyenler 2 dünya savaşı belgeseli ya da bi piyanist izleyip sonunda asılan nazileri görüp "oley biz kazandık" diye sinemadan çıkabilir. filme gelirsek; (spoiler içerebilir)

    filmde her şey olması gerektiği gibi can sıkıcı, cinsellik, estetik, aşk, komedi, hüzün hiçbir şey yok, filmin ilginç tarafı bir toplama kampındasınız ve o kadar da dehşete kapılmıyorsunuz çünkü burda yönetmen "hepinizin bildiği şeyler, görüp de napacaksınız , biz saul'u anlatıyoruz" diyor aslında, filmi izlerken insani duygulardan hemen sıyrılamıyorsunuz tabi, ama yönetmenin sizi götürmek istediği nokta "kopa" olmak. aslında kimse soykırımı buradan anlatmamıştı, bu açıdan da çok farklı. siz de kopalar gibi bu kamptan kurtulmak isteyip saul'un saçmalıklarına kızıyorsunuz, yani umut arıyorsunuz. saul'un beyni, ölümü için sırasını beklediği ve insanları öldürüp fırınlara doldurmanın rutinleştiği bu yerde ona bir oyun oynuyor, insani bir amaç arıyor aslında saul. filmin sonlarına yaklaştıkça aslında kızdığınız saul'un umudunun diğerlerinden daha mantıklı olduğunu görüyorsunuz. dikkatsiz izleyici için diyalogların azlığı sıkıntı. film boyunca aynı yüz ifadesine sahip olan saul'un son sahnedeki gülümsemesi de umudun ifadesiydi.

    insanların ölülerini bile gömemediği günümüz türkiye'sinde izlenmesi gereken film. nazi soykırım sistematiğine övgü kıvamında hadiseler yaşıyoruz vesselam.

mesaj gönder