1. bira candır, canlıdır… canlı biranın tadına doyum olmaz. fabrikalarda üretilip, pastörize edilmiş bira ile evde yapılmış taze ve canlı bira arasında; anne yemeği ile teneke kutuda satışa çıkmış konserve arasında ki fark kadar lezzet farkı vardır.
    satıcı değil, içiciyim diyenler için yıllık üretiminiz, ülkemizde 350 litre ile sınırlandırılmıştır. evde yaptığınız biranın aroması ve acılığını keyfinize göre ayarlama lüksünüzden bahsetmiyorum bile…

    yahu! ‘’-ben evde muhallebi bile yapamıyorum’’ diyorsanız, fabrikadan pastörize edilmemiş bira alabilirsiniz ya da yurt dışından getirilip piyasaya sürülen hazır bira kitlerini kullanarak kendi biranızı yapabilirsiniz.

    gelelim biranın manifestosuna;
    bira 5 derece civarında içilir. 5 derecenin altına indiğinizde içinde ki hoş aromaları kaybedersiniz.
    her bira kendi bardağında içilir. özellikle taze bira altı dar, ağzı geniş bardaklarda tüketilmelidir ki maya, içerken alta çöksün.
    birayı katletmek istemiyorsanız; bardağa koyarken köpüksüz olması için çaba sarfetmeyin. bardağın yarısını köpüksüz koyun sonra şişe ile bardak arasını açarak ve bardağı dik duruma getirerek, geri kalan birayı köpürterek koyun ki karbondioksit açığa çıksın.
    ülkemizde çoğu barda, şişe ile gelen bira, önünüzde açılarak, bardaksız servis edilmektedir. bu yeni moda ilk yudumlarınızda bol bol karbondioksit içmenizi sağlar.
    bira mezesi, tercihe bağlı olarak, deniz mahsullerinden, soslu leblebiye kadar geniş bir yelpazeye sahiptir ancak kesinlikle şekerli birşeyler tüketilmemeli. şişelenmiş biranın köpürmesini sağlayan karbondioksit, mayalanmış bira şerbetinin şişe kapatılmadan önce içine konan şeker ile sağlanır. siz bira ile şeker tüketirseniz midenizde oluşan gaz, emin olun çıkmak için her yolu dener.

mesaj gönder