1. geçmişte güzel işler yapan ama tercihleriyle bütün itibarını kaybeden korodur.

    konuyu anlatayım efendim; bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere devlet opera ve balesinin üzerinde "tüsak" diye bir gölge dolaşıyor uzun zamandır. devlet opera ve balesi kapatılıp özel sektörün insafına terk edilecek, hür teşebbüse "uygun görülmesi durumunda" %50'ye kadar destek sağlanacak. plan bu.

    tabii kurum personelinin tamamına yakını bu duruma en üst perdeden itiraz etti, çeşitli protesto eyemleri gerçekleştirildi. tesadüfe bakın ki tam da bu süreçte zorlu grubunun sanat aşkı(!) depreşmeye başladı.

    bu işe dair ilk ciddi girişimleri; royal opera house prodüksiyonunu olduğu gibi(hayır efendim, olduğu gibi falan değil, rezaletin boyutlarını aktaracağım ilerleyen paragraflarda) getirip türkiye'de sahnelemek. eser; puccini'nin la boheme efsanesi. izleyip de burun kıvıracak insan sanmıyorum ki nefes alıp veriyor olsun dünyanın herhangi bir yerinde.

    zorlu psm center'da sahnelenecek tabii, özel girişim olduğu için öyle dob gibi 10 liraya, 20 liraya temsil izletmeyecekler haliyle. biletler 90-350 tl arasında değişiyor. böyle yüksek fiyatlara rağmen adamlar gidip istanbul devlet opera ve balesi korosunu istemiş proje için, maksat; ucuza gelsin. operanın özel sektör eline bırakılması ihtimalinin endişesiyle yaşayan topluluk tabii reddetmiş bu daveti. zira prodüksiyona devlet karışırsa ya karın tokluğuna yapılır bu iş, ya da turne harcırahı kadar(günlük 60 tl civarı) bir şey kazanabilir insanlar. bilet fiyatları hiç öyle demiyor ama.

    zorlu n'apıyor bu durumda, koro şefine bir miktar para(yanlış hatırlamıyorsam 8 bin civarı) teklif ediyor ve boğaziçi caz korosunu la boheme'in koro partisini söylemeye davet ediyor. orkestra partilerini de okul okul gezip yaz organizasyonları için seçmeleri yapılan, hemen hemen tamamı öğrencilerden oluşan tugfo'ya emanet ediliyor yine ucuzculuk kaygısıyla ama neyse, konumuz bu değil. konumuz koro. bak, caz korosu diyorum. sağda solda atıp tutuyorlar "şöyle eğitimler alıyoruz, böyle geliştiriyoruz kendimizi" diye, aralarında bir sürü arkadaşım var ve çalışma süreçlerine epey hakimim. çoğu ses eğitimi almamış, solfej molfej bilmeyen tipler. arkadaşım bizzat söyledi "kulaktan çıkarıyoruz abi ya, ne solfeji, ne bonası" diye. e işin en önemli boyutu zaten "ses".

    acapella koro marifetini ziyadesiyle aşan bir iştir sahnede mikrofonsuz şarkı söylemek. özellikle bir puccini eserinde... ki zaten temsil kayıtları elimize geçtikten sonra gördük; tenorlar mezzo-soprano gibi duyuluyor, sanki kadın partilerini çocuklar söylüyor. hatta bütün bunlar, zorlu'nun temsilde mobil ortam mikrofonu kullanarak koronun ezilmemesi için elinden geleni yapmasına rağmen oluyor.

    sesi geçtim; konservatuvara devam eden azınlık dışında hiçbirinin sahne eğitimi falan da yok. seyirciye arkasını dönen mi dersin... neyse işte, opera korosunda söyleyecek yeterlilikten alabildiğine uzaklar anlayacağınız. bir de, söylemeden geçemeyeceğim; acapella koro olarak iddia sahibi olabilecekleri tek alan homojenlik ve tona aynı anda girebilme becerisi iken 2. perde boyunca bir kere bile atağı doğru alamamaları ve her frazın girişinde çorba olup sonunda toparlamaları, yeni frazın başında tekrar çorba olmaları gülünç.

    istanbul kaynaklı olmak üzere ülkenin çeşitli konservatuvarlarındaki öğrenciler ve mezunlar devlet opera ve balesinin tavrına ek olarak geniş çaplı bir protesto başlattı. "biz eğitimliler dururken işi ucuza getirmek için böyle işlere girmesi hoş değil zorlu'nun." diye bir söylemleri vardı.

    bütün bu tablo karşısında boğaziçi caz korosu işi kabul etti. tüsak protestolarının ortasında, ucuzcu özel teşebbüsün yanında yer alarak yaptı hamlesini. adeta bir grev kırıcı... üzerine ne denebilir ki? bu işi yapmaya muktedir ol, yine grev kırıcılık yap, tamam. ama yok, çılgıncasına bir dunning-kruger sendromu baş göstermiş ki, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

    sosyal medyada "bizim şöyle madalyalarımız, şöyle birinciliklerimiz var" diye kendilerince protestolara yanıt vermeye başlamışlar. ama işin acınası tarafı şu; "aldık" dedikleri madalyalar acapella koro yarışmalarından. sahneden 5. sıraya ulaştıramayacakları sesle ve kulaktan yaptıkları deşifreyle, durdukları yerden söyledikleri şarkılarla kazandıkları ödülleri, opera korosu icra edebilme ehliyeti olarak insanların önüne sunmaya kalktılar ve evet, hepsini rezil ettik teker teker üşenmeden. ben bu sırada dob çalışanı olmama ve prodüksiyona dair hiçbir beklenti taşımamama rağmen, ortadaki çarpıklığa ve saygısızlığa karşı şiddetli bir tepki gösterme arzusu zuhur etti içimde.

    evet, boğaziçi caz korosu işi iyice ucuzluğa döktü ve sözlüklerde kendileriyle ilgili girilen eleştirel entry sahiplerine, yine sözlüklerden tanıdıkları vasıtasıyla "opera korolarının yaptığından çok daha iyi yaparız biz bu işi, siz ne kadarcık çalışıyorsunuz ki" kabilinden saldırılara başladı. hatta yönetici tanıdıkları falan da olacak ki, kendileri hakkında girilmiş birkaç kötü entry(aralarında benimki de var) silindi sözlükten sessiz sedasız ve açıklamasız.

    sokaktaki vatandaş tarafından gezi direnişiyle, protest tavrıyla ve taşıdığı toplumsal duyarlılıkla tanınan bir organizasyon, "vay bee, şu ahir ömrümüzde opera da söyledik" diyebilmek için grev kırıcılık yapmaya, rezil bir iş çıkarıp kendi itibarını da ülkenin itibarını da yerle bir etmeye razı geldi anlayacağınız.

    ülkenin itibarı diyorum evet, yanlış duymadınız. neden mi? türkiye'de ilk defa özel teşebbüs tarafından her yerde reklamları yapılarak ve "royal opera house prodükisyonu" diye lanse edilerek bir opera eseri sahneleniyor. operayla alakası olmayan, hayatında opera görmemiş insanlar bile bu reklamları görüp bilet aldılar. işin çapı böylesine büyüyünce prodüksiyonunu rejisiyle, dekoruyla zorlu'ya kiralayan royal opera house da "hımm... demek türkiye'de bu işin top noktası bu, olabilecek en kaliteli performans bu olsa gerek." beklentisiyle baktı olaya. bilmiyorum sonrasında "bu muydu lan yapacağınız iş?" diye fırça attılar mı ama benim bile temsil kayıtlarını gördüğümde yüzüm ekşidiyse, bu işe markasını emanet etmiş adamların hoşnut olması pek mümkün görünmüyor.

    işin trajikomik yanı; adamların "türkiye'de çıkabilecek en iyi temsil" gözüyle baktığı temsilin koro partisi, hayatında opera namına hiçbir şey yapmamış ve opera eğitiminin yakınından geçmemiş üniversite öğrencisi amatör acapella koristi gençlerin elinde. orkestrası; konservatuvara devam edilen ve festivaller için seçilerek "gelecek var bunda" diye gruba dahil edilen gençlerin bir araya getirdiği bir orkestra. izleyicisi; sadık opera izleyicisi kitlesi değil de tv reklamlarından, internet pop-uplarından ve billboardlardan gördüklerinin cazibesine kapılmış ve hayatında bir kez olsun operaya gidip kendisini elit hissetmek isteyen zengin kalabalık. temsili insan gibi izleyebileceğiniz en ucuz yerler 200 lira civarına alıcı buluyor, o parayı sokağa atacak parası olmayanlar vermez bu işe, üzgünüm.

    yarın bir gün londra'ya kariyer yapmak için giden bir opera şarkıcısına "sizin ülkenizde operanın durumu ne ki sen kendini burada söylemeye layık gördün ülkende edindiğin sahne deneyimiyle?" derlerse sorumlularından bir tanesi de, belki de en büyüğü boğaziçi caz korosudur. zorlu olaya tüccar mantığıyla bakıyor ve konuya dair tek duyarlılığı para diyelim haydi. pekiyi ya bck..? nerede o toplumsal duyarlılık, protest tavır falan..? gezi parkı'nda muhalefet ettiğiniz o iktidar ülkede sanatı bitirmeye çalışıyor ve bu yolda atılmış ilk adıma sırf keyif için omuz veriyorsunuz.

    evet, boğaziçi caz korosu dünya çapında bir acapella korodur(öyle dünyanın en iyi korolarından biriymiş gibi tavır takınmaları yersiz tabii, zira dünyanın en iyi korolarıyla boy ölçüşecek kalitede değiller. yalnızca sınır dışında ülkeyi temsil edebilecek yeterlilikteler. aldıkları ödüller başarılarının ve kalitelerinin ölçütü değil. müzik icra edenlerin bu işte gerçek payenin dinleyici takdiriyle verildiğini ve ödüllerin, belgelerin, rakamların ne kadar önemsiz olduğunu bilmemesi; bu ödüllerle övünmesi, hem de alakasız dallarda aldığı ödüllerle alakasız dallarda ahkâm kesmesi ne acı) ama o dünyanın çapı erdemsiz insanlara çap kazandırmıyor.

    erdeminiz kadar varsınız, dolayısıyla yoksunuz sevgili bck.

mesaj gönder