1. ancak içindeki tanrıyı keşfetmiş veya keşfe soyunmuş ruhlar kalem eder. mim düşme keşfi bir iştiyak nedeni olur ve telâffuz etmenin intizar hâli olmaz. yazmanın bir bekleyişi, bir hayal kırıklığı, bir hüznü yoktur. yazmak kelimelerden resim çizmektir, ki kim bilir, resim yapmaya meyyal olan biri renkleri seçer kelimeler yerine. sözcük hüznü renk hüznünden daha kâvi, daha acımasız, daha iğneleyici. yazmak esasen iki kere acıya soyunmalık bir eylemdir. telâffuz havaya karışır, söz kuş olur uçar, yazı ise sığınılacak bir aşiyan oluverir. bir insanın kelimeler ile arası yakınlaştıkça dert etme ile içi ağzına kadar dolar. bunu mazoşist bir hissiyat olarak yorumlamak, açıkçası, sadist bir yorum olur. dert etmek acıdan haz almak değil, aksine dert etmek acının dersini ezber edip, edilen ezberleri bozmaktır. "dertsiz adam yoktur, varsa da adam değildir" demiş bir divan şairi. demek ki duyumsamak ile dert etmemin kesiştiği yerde kalem etmek tek çare ve en güzel çaredir. çaresizlik reçetesi kelimelerin kudretinden geçer. yazınız, kalemin konuştuğu yerde kanlı bir acı yoktur ve kan dökülmeyecek kadar mukaddes olur.

    kuş olsun âlem kuş, uçsuz bucaksız yerlere kanat çırpsın; döneceği yer kuşun sıcak ve merhem gibi deva olan aşiyan, ki göğün bağrında yoktur bir yuva, yoktur kuşların konacağı ayak basmalık bir mekan.

mesaj gönder