murat menteş

Kimdir?

murat menteş (d. 1974, istanbul), türk şair ve romancıdır.

2009'da yayımlanan korkma ben varım adlı romanı, türkiye yazarlar birliği tarafından roman dalında ödüle layık görülmüştür.

samed karagöz ile klark adındaki kültür sanat programı tvnet'te yayınlanan menteş, 2011 yılından beri standart fm'de yine samed karagöz'le birlikte nunchaku isimli programı sunmaktadır. 2012 yılında yeni şafak gazetesinde köşe yazıları yayınlamaya başladı ve bu işini 26 temmuz 2013 tarihinde bıraktı, afilifilintalar.com sitesinde yazmaya da devam etmektedir.

romancılığı

menteş romanı türkçe edebiyatta fazlaca karşılaşılmayan sıradışı olaylarla doludur. ve bu sıradışı olaylar, son derece enerjik bir üslupla anlatılır. "romanı, saatte 300 km. gidebilen bir spor araba gibi tasarlıyorum. dileyen okur yavaş yol alabilir, fakat hızlı okunmaya elverişli bir anlatımı benimsiyorum." diyen yazar için hız, romanın temel taşlarından biridir. dolayısıyla kitaplarında uzun tasvirlere ve betimlemelere yer vermez. bu durumu "eskiden romancılar bir dağı ya da bir odayı detaylı bir şekilde tasvir ederken bugün görsel çağda yaşadığımız ve herkes her şeyi gördüğü için tasvir romanı hantallaştıran bir şeye dönüşüyor." şeklinde açıklar.

yazarın alametifarikalarından; nuh tufan, hayati tehlike, şebnem şibumi, nazlı hilal gibi karakter isimlerinden ise şu şekilde bahseder: "biz, benlik imgesi kaymış bir toplumuz. dikkat edin, sarsak, sığ kızların genel adı “kezban” oldu. ayşe, fatma, yahya, süleyman gibi geleneksel isimler ile çağatay, tonguç, tuğçe gibi isimler arasında sınıfsal aidiyet çağrışımı farkı var. roman kahramanlarımı bu yüzeysel algı ve banal tasniften muaf tutmak için orijinal isimler seçmeye çalışıyorum."

  1. "korkma ben varım" yazdığı kitaplar arasındaki başyapıtıdır. hızlı roman nasıl yazılırı bu eserinden öğrenebilirsiniz. hızlı kurgular absürt karakterler okuma hızımızı ve okuma arzumuzu arttırıyor. peki edebiyat değeri nerede kalıyor?

    büyük bir keyifle bütün kitaplarını okudum menteş'in. kendisine saygım sonsuzdur. aslında tarz itibariyle hayatın aslında bize göstermeden uyguladığı şiddeti bütün kitaplarında bize yutturmuş. işi kotarmış olmasının sebebi bize anlattığı olay ve durumların absürtlüğüne kendimizden parçalar eklememizden kaynaklanıyor. yani yavaş yavaş eklendiğimiz bir romanı hızla okuyoruz. tüketim toplumu olduğumuzun farkında menteş. demek istediğim bize alın okuyun da keyif alın diyor. sonrası yok romanlarının. sende uyandırdığı bir birikim bir rölenti yok. debriyaj kullanmayı iyi biliyor menteş. vites değiştirirken sarsmıyor. iyi araba kullanır gibi okuyucusunu iyi yönlendiriyor. afili bir filinta olması müsebbebiyle büyük bir hayran kitlesini afilifilintalara davet etmiştir.

    murat menteş'i çok severim. her ne kadar romanlarında tüketilmeye odaklı eserleri yaratmış olduğunu düşünsem de onun aslında bu yeteneğini bize güzel bir yemek yapar gibi keyifle ve aynı oranda şevkle bize sunuyor. güzel bir şey bu. ne kadar değer göreceğini de zaman gösterecektir. menteş yıllar sonra bile benim için korkma ben varım ile varolacaktır.

    düblörün dilemması aslında bir prova. yazılacak diğer romanların provası. o yüzden bu kitap hakkında çok fazla üzerinde durulmasını doğru bulmuyorum. diğerlerini konuşalım dilemmayı konuştuklarımız üzerinden anlayalım.

    ruhi mücerret konusunda çok fazla eleştiri duydum. yani menteş'in reklam aldığı konusunda bazı iddialarda bulunulmuştu. en azından benim çevremdeki insanlardan duyduğum bazı eleştiriler bu yöndeydi. böyle olmadığını düşünüyorum. yani birtakım hususları atlayıp böyle gereksiz eleştirilerde bulunmak yersiz. en iyisi boşverin de biz başyapıttan konuşalım

    korkma ben varım: "an'ın tadını çıkarıyordum. tıpkı paraşütü açılmayan bir paraşütçünün rüzgarın tadını çıkardığı gibi." gibi bir cümlesi kalmış aklımda. söz oyunlarıyla hayat oyununun birbirine katılıp karıştırıldığı güzel bir roman olmuş.

    sizi spoiler dolu bir mektupla tanıştırıp okuyamayanarınızı yana döne kitaba yönlendirmiş olayım. açıklayayım hemen; okuyacağınız bu mektup hikayenin gidişatı ve içeriği konusunda hiçbir bilgi vermemektedir. okuyup menteş'in hünerini görün isterim. izninizle. umarım alıntı yaptığım için menteş beni telif hakkından dolayı dava etmez.

    mektup
    "alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz şebnem, susamlı akide şekerim, saraya sızmış lunapark balerinim; ilk hamleyi suçlular yapar. yani ben. paso ilklere imza atıyorum. insan otuz yıl yaşayınca, dünyanın üç günlük olduğunu anlamaya başlıyor. bir yandan da peccatophobia'ya [günah işleme korkusu] kapılıyorum galiba. anlamı, ağırlığı olan her şey otomatikman senin safına geçiyor şebnem. saçma ve boşuna olan ne varsa benim yöreme birikiyor. uygarlık bize milyon çeşit yasakla sağlanmış bir düzen hediye etti. sanırım, en temel dertlerimizin, varlığımızın özünü teşkil eden trajedinin yatıştırması konusunda kimseye güvenmemeyi öğrendik.eğer bir hedefin yoksa, kulağın rahat olur. kaybedecek bir şeyin yoksa, kaybolmak seni bozmaz. yenileceğinden eminsen, rakibini ciddiye alman gerekmez. şu anda tomaso albinoni'nin [1671-1750] adagio'sunu dinliyorum. notalar daima harflerden daha anlamlı, daha etkileyicidir. melodiler, kelimelere beş çeker. sekoya ağacının kabuğu ateş geçirmezmiş: sekoya ormanında yangınlar, ağaçların içinde olup bitermiş. şebnem, alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz. şebnem uzaya baharın gelmesi, seni bulmama bağlı. şebnem kalbimden senin kalbine balyozla bin pencere açayım. şebnem her gülümseyişinde tüm ülkeye çay ısmarlayayım. şebnem seninleyken bir yudum çay zenginleştirilmiş uranyum gibi enerji veriyor bana. şebnem ne çok melek var yüzünde, tebessümün için binlercesi çalışıyor olmalı. 18. ve 19. yüzyıllarda, ingiltere'deki şapka fabrikalarında çalışan insanların yüzde 10'u delirerek ölmüş: keçe işlemekte kullanılan cıvanın yan etkileri... şebnem, üzerinde şapkalar yüzen bir cıva nehrine
    ayaklarımı sarkıtmış vaziyetteyim. şebnem niye böyle? aşkın, patlayan bir okyanusun tozları gibi saçılıyor. şebnem bulutlara kement atayım, ne kadar istersen onca yağmur ayarlayayım. şebnem kediler geliyor apartman boşluğuna, doğrudan bana miyavlıyor-lar, sanki senden bahsediyorlar, dikkatle bakıyorum. şebnem zarflar açıyorum, faturalar çıkıyor içinden. sanki senden bir haber gelecek, senin el yazın, imzan olacak... öyle saçma, küçücük, tülbenl boncuğu gibi umutlar pıt pıt içimde beliriyor. şebnem uçaklar geçiyor. uçakları sanki sen kullanıyorsun. her şeyde sana dair bir ipucu, bir işaret seziyorum."

    yazarken parmaklarım yandı diye bir deyim olmasaydı ben bulurdum*

    keyifle okuyunuz efendim. siz okuyacaksanız ben satır satır yazarım.

    *korkma ben varım'da menteş'in zaman zaman kullandığı söz yapı dizimi.

mesaj gönder