• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
hasret; sehnsucht - ben hopkins
almanyalı küçük bir film ekibi, kendi ülkelerindeki yerel bir kanal için istanbul'a diar bir film çekmek amacıyla türkiye'ye gelir. istanbul'a ayak bastıkları andan itibaren çekimlere başlarlar. yaşayan şehirden geçmişin şehrine doğru bir yolculuğa çıkar ve istanbul’un gizli saklı kalan gerçeklerini keşfeder. eski mahallelerin yıkılması ve yenilenmesi, göçmen işçiler, hükümete karşı direniş, şehirde yaşayan çok çeşitli dinler ve topluluklar, istanbul’un tuhaf derecede melankolisi onu içine çekecektir... yönetmenliğini ve senaristliğini ben hopkins'in üstlendiği alman menşeli yapımda isa çelik, serhat murat saymadı, bilge güler ve yönetmen ben hopkins oyuncu olarak yer alıyor.
  1. çoğunluğu belgesel, biraz da kurgusal olan ben hopkins'e ait istanbul güzellemesi.

    filmi az önce büyülü fener sineması'nda izledim. filmden sonra sinemanın karşısındaki orta dünya cafe'ye oturdum. gara guzu birasının satıldığını görünce daha önce hiç içmediğim, ama tadını çok merak ettiğim bu biradan sipariş ettim. daha sonra da filmle ilgili neler söyleyebileceğimi düşündüm.

    biranın tadı çok güzeldi, içimi pek hafifti, fiyatı biraz tuzluydu. film epey etkileyiciydi; bazı sahnelerde çok gülmüş, bazılarında ise hayranlıkla istanbul'a dalıp gitmiştim. ama bu film ne anlatıyor, gerçekten çözemedim.

    ben istanbul sevdalısı birisi değilim. istanbul'u terk edeli 10 yıl oluyor. ankara'nın bir zamanlar huzurlu olan ve her yerinde hayatıma yön vermiş bir hatırasını bulabileceğim sessiz sokaklarını seviyorum. istanbul benim yorgun ve yitik ruhum için fazla hareketli bir şehir. istanbul'un güzel bir şehir olduğunu kabul etmezlik edemem. istanbul'la ilgili fikrim sorulduğunda çok canlı ve hareketli bir şehir olduğunu mutlaka kabul ederim, ama bana göre olmadığını da peşinden eklerim.

    filmin yönetmeni ben hopkins içinse tam tersi. tarihi, kaosu, hayaletleri, vahşeti, çılgınlıkları ve kültürel çeşitliliği ile istanbul muazzam bir kent ona göre. anlattığ kadarıyla daha iyi bir işi olmadığı için bir tv kanalının istanbul'un eğlence hayatını çekmesini teklif etmesi üzerine küçük ekibiyle birlikte istanbul'a geliyor. ancak istanbul'un derinine indikçe çekmek istediği şeylerin çok daha farklı olduğunu hissediyor.

    filmde alevi mahallelerinden gezi direnişine, göçmenlerden avm'leşmeye, gayrimüslim cemaatlerden graffitilere kadar pek çok istanbul fragmanı, herhangi bir kurgusal ardışıklık gözetmeden sıralanıyor. ancak bunun teknik bir zaafiyetten ziyade istanbul'un kültürel dokusuyla uyuşan bir kargaşadan kaynaklandığını ve başka türlü bir istanbul belgeseli çekmenin zorlama ve samimiyetsiz olacağına inanıyorum. bu açıdan bu kurgusal felaket, bu çingene bohçası tam olarak da istanbul'u özümsemiş birinin samimiyetle çekeceği bir belgesel olarak zihnimde yer ediniyor. tevfik fikret'in sis'inde çizdiği dehşet verici bir pespayelikten ibaret istanbul ile yahya kemal'in "sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer" dediği şehir, ancak bu kadar anlatabilir.

    filmdeki az sayıdaki figürasyondan biri olan "sözde" tarihçi faruk sönmez'İn, "istanbul uçsuz bucaksız bir şehir. sen neyini çekeceksin koca istanbul'un?" sorusuna yönetmen, "iyi bir soru" diye cevap veriyor. kendisinin de daha önceden bu soru üzerine düşünmediği açık. bunun üzerine faruk sönmez, cevabı kendisi veriyor: "hayaletleri bul, onlar istanbul'un her yerindeler."

    filmin buradan sonraki kısımları hopkins'in istanbul'un hayaletlerini ararken onlardan biri hâline dönüşmesi ve tam olarak istanbullu olması süreci olarak özetlenebilir. hiçbir şey sizi çekmezse bile grotesk istanbul manzaraları için izleyin bu filmi. herkesin istanbul'undan bir parça var bu anlatıda.

    ve son olarak, "neden hasret?" diye düşünenleriniz olmuş olabilir. izleyin ve hazırlıklı olun: https://youtu.be/oo0I7LnQcCI

mesaj gönder