1. "insan gibi yaşamak" deyimini yer yüzünden silen devrimdir.

    skolastik dönemin suratı, rönesans tarafından paramparça edildikten sonra avrupa bir çok ileri adım attı falan filan bunlar bildiğiniz şeyler. bu malum skolastik düşünce yerle bir olunca insanlar para kazanmaya başladılar. şimdi adamlar para görmemiş nasıl harcanır bilmezler tabi eskiden eline geçeni kiliseye verirken artık vermiyorlar dolayısıyla para çok gelince başlamışlar çocuk yapmaya. 16.yy'da bir sürüyle çocuk peydahlanmış avrupada. tabi rönesans'la gelen hadi el ele tutuşup düşünelim algısıyla tarımda da bir takım yenilikler oluyor ve amerikanların "redneck" dediği türkiye'de "anadolu çomarı" adını alan kesim ^:ki ben kısaca insan diyorum^ arkadaşlara köyde gerek kalmayınca "kentler efsoymuş moruk" gibi sohbetler başlıyor ve insanlar şehirlere gidiyorlar. herşey günlük gülistanlık bu sıralar. ama işte işler hep öyle yolunda gitmiyor doğal olarak ve kentleşme her zaman yaptığı gibi tüketim odaklı bir toplum oluşturuyor. böyle olunca malum "üreme sevdası" olsun, köyden kente meksika dalgası şeklinde akınlar olsun, "el ele tutuşup aydınlanalım kanka" konulu rönesans olsun insanların köpek gibi çalışıp aç kalmak üzerine kurdukları kültür olsun birleşince birden milletin beyni dönüyor ve sonra ingiltere'de^:birleşik krallık diyorlar^ adamın biri çıkıp "kanka bişi yaptım buharla çalışıyo çok mantıklı" diyor ve böylece her dünyanın kaderi baştan yazılıyor.

    bunlar hep bildiğiniz şeyler olduğu için pek ayrıntıya inmedim. gel gelelim insanlığa çağ atlatan bu buluşlardan niye haz etmiyorum?
    şimdi "ne güzel bissürü üretiyoz oh mis fena harika vuhuu artık kimse aç kalmicak" diye yürümüyor iş tabi ki bu adamlar paranın ne kadar güzel bir şey olduğunu rönesansla, yaklaşık 2-3 yüzyıl önce öğrenmişler. eh alıştın mı da bırakamıyorsun mereti. devlet dediğin şey de ne zaman görevini yapmış ki o zaman yapsın?
    yukarıda bahsettiğimiz köyden kente meksika dalgası yaparak göçen arkadaşların hepsini alıyorlar fabrikalara ama bunlara parayı koklatıyorlar sadece böyle olunca malum "üreme aşkı" da bir taraftan dürtüyor bunları diyorlar ki "ben iki tane çocuk peydahlayayım da bunlar da çalışsınlar zaten çocuk en fazla ne kadar yiyebilir ki ?" tabi bu arkadaş düşünmüyor dünyanın ideal nüfusu 4 milyardır fazlasını kaldıramaz abi yapmayayım etmeyeyim diye. düşünmeyince kirleniyor insanlık doğal olarak. çocukları salıyorlar fabrikaya bunlar. çocuk o evladım çocuk ne bilsin 5 ton basınç yapan pressin atına parmağını sokmaması gerektiğini, deneyerek öğrenir o. dolayısıyla karanlık günler geri geliyor hatta öyle ki skolastik çağda en azından cennete gitmek gibi pozitif bir tetikleyici vardı burada o da yok.

    devletlerin bu işlere el atması üç seneyi geçiyor bu dönemden sonra ama nafile artık para için savaşmaya programlanmış bir nesil gelmiş oluyor ki devletin el atmasının üzerinden çook uzun yıllar geçiyor elle tutulur düzenlemeler yapılana kadar. parayı gaye olarak gören bu fabrikada büyümüş çocuklar yeni çocuklar yapıyor ve bu çocuklara kendi görüşlerini aşılıyorlar, hayat standartları günümüze doğru normale dönüyor falan derken düzenlemeler vesaireler yapılırken bu hayat görüşü hiçbir zaman değişmiyor ve bu da insanların insan gibi değil de "kaldırım" gibi yaşadığı bir dünya yaratıyor.

    kaldırım evet. hani o evden çıkıp işine giderken üstüne bastığın, hani üstünden geçiyorsun sonra patronun senin üstünden geçiyor, sonra onun patronunun patronu, patronunun üstünden geçiyor, sonra devlet hepinizin üstünden geçiyor hatta öyle ki sen yine o kaldırımın üstüne basarak eve gidip kardeşinin, karının falan üstünden geçiyorsun. sonra televizyonu açıyorsun bakıyorsun y devleti x devletinin üzerinden geçmiş sonra bm'de onun üstünden geçmiş falan. böyle devam ediyor bu.
    bozuk

mesaj gönder