• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (6.79)
batman v superman; dawn of justice - zack snyder
frank miller'in batman: the dark knight returns hikayesini ters yüz edecek filmde batman ve superman yanı sıra, wonder woman, aquaman, cyborg gibi dc kahramanları justice league öncesinde seyirci karşısına çıkacak.
  1. Nereden başlanır bilemiyorum ama o kadar değişik ve o kadar geniş bir yelpazeden eleştiri akınına uğruyor ki film, iyice tadı kaçmaya başladı işin.
    Filmi çıktığı ilk gün, ilk seansta izledim. Nedense bana arada sırada denk gelen cinemaximum sıkıntısına da uğramış olmama rağmen ^:buna sonda değineceğim^ beğendiğim bir yapım oldu. Nedenlerini elimden geldiği, dilimin döndüğünce açıklamaya çalışacağım ve bunu yaparken de şimdiye kadar okuduğum birçok eleştirinin (iyi ya da kötü) de yardımıyla anlatmayı deneyeceğim.

    Öncelikle belirtmekte fayda var ki; Batman 1939 yılında, Superman de kökü 1933’e dayansa da bildiğimiz düzlemine 1938 yılında ulaşan bir karakter. Yani nereden baksan 80 sene olacak iki karakterin de geçirdiği zaman.

    Bu filmin adının ilk olarak Batman vs Superman olarak geçtiğini ama sonrasında yönetmen Zack Snyder’in de bir röportajında da “Birbirlerine karşı olmaları, iki rakip olmaları durumu ve beklentisi oluşmasın diye adındaki 'vs' kelimesini değiştirdik” minvalinde kurduğu cümlelerden sonra şimdiki halini aldığını belirtmekte fayda var. Bu neden önemli? Şundan; insanlar sürekli olarak “Batman Superman’i nasıl döver yaaaa?”, “Hadi leen ordan”, “Ooo kapışma izlicez”, vs… türünden cümleler ile filme gittiler ve bütün filmi de buna indirgediler. Stüdyonun hem bu ismi hem de olayların geldiği ve geleceği durumu çok evvelden düşünüp müdahale etmesi gerektiği kanaatindeyim. Bunun geç kalınmışlığı tamamen Warner Bros.’un çok büyük denemeyecek de olsa hatasıdır. Çünkü birçok yorum hâlâ bu mantık üzerine dönmekte.

    Yukarıda da söylediğim gibi 80 yıla yakın geçmişleri bulunan, daha önce onlarca kez film, dizi, çizgi film, çizgi roman olarak yayını yapılmış bir materyal ve karakterlerden bahsediyoruz. Herkes Batman The Dark Knight Returns okusun-izlesin demiyorum elbette ama şu gibi birkaç video izlenebilir en azından.

    İnsanların kendilerini her filmde karakterleri tanımak zorunda hissetmeleri inanılmaz komik geliyor artık bana. Bu karakterleri bilmeyen kişilerin bu filme gitmeleri ve ben beğenmedim çünkü adamların neyi neden yaptığını anlamadım demeleri garip bir serzenişten başka bir şey değil. Nitekim eleştirilerin (filmi yerenlerinin özellikle) çoğunun bu alt metinlerden geldiği görülebilir.

    İyice laf salatası olmadan filmden ne anladığımı ve filmle ilgili fikirlerimi anlatıp, sonra da yukarıda değindiğim ve insanların anlayamadıklarını düşündüğüm konulara soru-cevap yöntemini kullanarak açıklık getirmeyi deneyeceğim. En son da en çok eleştirilen konu olan “senaryonun kopuk ve karışık olması” kısmını cevaplanan sorulardan sonra kendimce çözümlemeyi düşünüyorum.

    Buradan sonrası sürprizbozan içerebilir. Filmi henüz izlemediyseniz uzak durunuz.

    ---------- sürprizbozan ----------

    Soru: Batman adam öldürüyor, olur mu öyle şey?

    Yorum: Filmin başında anne ve babasının ölüm şekli şimdiye kadar çizilen ve yapılan tüm Batman yapımlarına tezat oluşturacak şekilde Thomas Wayne’in hırsıza direnmesi durumu var. Hali hazırda 80 milyon kez çizilmiş, çekilmiş bir durum ve zaman içinde değişime de uğrasa temel şablonu değişmemiş bir olay bu (aksi varsa bilgilenmek hoşuma gider). Yönetmenin bu sahneyi tekrar ve böyle bir tezatla çekmesi boşuna değil, bir mesaj var. Bruce ileride Batman olduktan ve yaşlandıktan (ki film tam da bunu, yaşlı halini anlatırken) sonra yaşadığı psikolojik suç-suçlu, iyi-kötü travmalarının üzerine daha da şiddet yanlısı, mücadeleci oluyor. Çok fazla takılmıyor gençliğindeki (Christian Bale’in Batman’i) gibi. Artık filmde de dediği gibi “20 yıl geçti Alfred, kaçımız iyi kalabildik?” durumu var. Adam hala iyi ama oyunun kuralları değiştiği için o da esnetmiş yaşlanıp bozduğunda psikolojiyi. Çizgi romanlarda, filmlerde bu durum anlatılmıştır zaten.

    Soru: Annelerinin isimleri aynı diye kanka oldular, ne alaka yaaa?

    Yorum: Yine döndük ilk sahneye. Yönetmen babasının ağzından son sözünü duyuruyor Bruce’a; “Martha…”. Şimdi, bu çocuk babasını ve annesini hatırlarken ne düşünecek ileride? Babasının annesine olan sevgisi olmayacak mı hissettiği. Bu sevginin gözleri önünde bitirilmesine duymayacak mı nefretini? Büyürken kendini bununla motive etmeyecek mi? Bir nevi Batman oluşundaki yolun bu son anlardan geçtiğini bilmiyor muyuz adamın? Hayatını bu nedenle suçluları avlamaya adamıyor mu nihayetinde? Bunu yıllara yayarak bir disiplin oluşturan adam önünde kendi deyimiyle “İnsan ırkını ortadan kaldırmak istese başarabilecek biri” varken ve o da kendi annesinin ölmek üzere olduğunu hem de “Martha’yı öldürüyorsun! (Sen öldürüyorsun, senin yüzünden)” diye duyduğunda ne yapsın? Empati olabilir mi mesela? İkinci bir Martha (bkz: anne) ölümü meselesi gündeme geldiğinde adamın yaptıklarının sorgusunu sonraya bırakması (ya da iptal etmesi) ve ona yardım etmesi anormal mi yani? Superman’i öldürse ve Lex de anneyi öldürse Batman daha huzurlu mu olacak ölenlerin intikamını aldığı için? Sanmam. Mesele ölenlerin intikamını almak falan da değil, Superman’in insanlarda uyanan Tanrı vasfını Batman’in psikolojik olarak tutarsız zihniyle sınaması ve hem yaşlılığına hem de toplumun genel bakış açısına meydan okuması durumu aslında.

    Soru: Alfred neredeyse Bruce ile yaşıt gibi olmuş.

    Yorum: Ne yapsalardı? Yaşlı Batman kavramına uyarlarken sırf yaş farkı korunsun diye bir ayağı çukurda bir Alfred mi koysalardı? Alfred daha yaşlı gösterilebilirdi katılıyorum ama genele bakıldığında çok da üzerinde durulası bir konu değil.

    Soru: Christian Bale’den sonra Batman mi olur? Olursa da Ben Affleck mi olur?

    Yorum: Aslına bakılırsa oldum olası Tim Burton’ın çektiği 2 Batman filmi benim için her zaman daha özenli, daha ruhlu ve daha “iyi”dir. The Dark Knight şimdilerin ergenlerinin Joker’in anarşik duruşuna olan hayranlığı ile daha çok seviliyor gibi olsa da (Heath Ledger’ın hakkını teslim ediyorum), bir Batman filmi için eksiktir. Bale harika bir oyuncudur ve kendinden istenen Batman’i ekrana kusursuz yansıtmıştır. Gel gör ki; Batman dediğiniz oluşum TDK filminde fazla “insan”dır. Nolan’ın üçlemesinin genel sorunu bence budur. Batman suçlulara korku salan değil, maskeli bir elemandır. Batman Begins bu olgunun dışında olmakla birlikte genele bakıldığında göz ardı edilemeyecek gerçek budur. Keaton’ın canlandırdığı Batman hem daha gerçek, hem de daha olması gereken Batman’dir. Bakış, duruş ve karakteri yansıtma açısından özellikle. Affleck ise (yaşlı halini oynamasının da etkisiyle) tam olarak bir Batman olmuştur. Çizgi romanlarda yansıtılan, tanımlanan, çizgi filmde çizilen ve üzerine düşündüğünüzde aklınıza gelen görüntüye en olası uyuşmaya sahip kişidir. Keaton’ı ayrı bir yere koyacak olursak Ben Affleck gerçek Batman’dir. Suça karşı yıllarca savaş vermiş, sevdiklerini (Robin örneğin) kaybetmiş, kafayı ufaktan sıyırmaya başlamış, depresif ve savaştığı suçun kendisini getirdiği durumla baş etmeye çabalayan biri. Üzerine bir de Superman’i alt etmeyi kafasına saplantı edip bunun için 2 sene hazırlanan bir adam. Bunların hepsini görüyorsunuz Ben Aflleck’e her bakışınızda. Bu açıdan da şimdiye kadar ki en iyi Batman’i izlemiş oluyorsunuz perdede. Üzerine Warner Bros. 3 filmlik bütçe ayırmış yeni Batman filmleri için. Yazar ve yönetmen de Ben Affleck olacak üstelik. Merak uyandırıcı.

    Soru: Batman nasıl olur da Superman’i dövebilir, yenebilir?

    Yorum: Bunun cevabı da yine Batman çizgi romanlarında saklı. Batman iyi hazırlandığı zaman bütün Justice League’i bile alaşağı etmiş bir karakter bunu biliyoruz. Adamın olayı hazırlanmak kısaca. En büyük silahı da bu belki de. Ayrıca normal bir zaman değil, tamamen Batman’in hazırladığı ortam ve şartlarda dövüşmekteler. Bir avantaj daha. Üstelik Superman’in güneşten aldığı güç de yok ve gökyüzü kapalı (bu farazi bir örnekleme elbette). Üzerine kriptonit de eklendiğinde ortam iyice Superman’in dezavantajına ilerliyor zaten. Giysinin hazırlanışının gösterilmeyişini Batman’in bilinirliğine ve “Yine bir icat ve buluş yapması, elbisesinin yapılmasındaki zenginliği, vs…” durumlarına bağlıyorum. Gereksiz görülmüş ayrıntılı anlatım, bence iyi de olmuş. Ayrıca Batman’in Superman’i yenebilmesinin gerçek sebebi Batman’dan gelsin; “If Clark wanted to, he could use his superspeed and squish me into the cement. But I know how he thinks. Even more than the Kryptonite, he's got one big weakness. Deep down, Clark's essentially a good person... and deep down, I'm not.”. Şurdan.

    Soru: Lex Luthor neden Superman’e düşman anlayamadık.

    Yorum: 80 yılı olan bir çizgi roman demiş miydik? Hadi evvelkileri hiç bilmiyordun diyelim. Filmin başından beri Lex’in güç tutkusu ve buna olan takıntılı durumu yansıtılıyor. Hiç olmadı kendisini sadece Superman’in durdurabileceğini o da biliyor ki Afrika kabileleri düzeyinde bile kumpas hazırlayıp adamı yargıya çıkaracak altyapıyı hazırlamak için çabalıyor. Genel olarak güç tutkusu motivasyonu ile açıklanabilecek bir durumu abartmanın gereği yok. Gemiye girdiğinde ses ona “10.000 uygarlık (sayı net değil) bilgisine sahibim” diyor, Lex ne diyor bir düşünelim. “Öğretmeye başla” diyor. Birkaç sahne ve anlatımla ve tabloyu bile referans ederek Superman düşmanlığı zaten anlatılıyor.

    Soru: Superman Amerikan seremonisiyle, bayrağıyla gömülüyor.

    Yorum: En komiği bu geliyor bana. Adamın taytına, botuna, şortuna bakmadan yorum yapılıyor, çok ilginç. Yukarıda Superman için verdiğim bağlantıdan alıntı yapıyorum tıklamaya üşenenler için; “Kostüm renkleri Amerikan bayrağına gönderme yapmak için mavi-kırmızıdır.”. Daha ne olacaktı yani? Amerikan bayrağı yerine Uganda bayrağı mı, Birleşmiş Milletler bayrağı mı gösterilseydi? Laf ola beri gele.

    Soru: Dünya yıkılırken patrondan telefon bekleyen adamlar.

    Yorum: Bina dışına çıksa tepesine bina düşecek olmasının korkusu olabilir mi acaba? Ya da gidilebilecek daha güvenli bir yerleri olmadığını düşünüyorlardır. İçinde bulunduğu mevcut iyi şartları korumak istemek falan? Bir de bu sahne sırf Bruce Wayne’in öfkesini yönlendirme amaçlı kullanılmış. Konuştuğu adamın birebir tanıdığı ve sevdiği olması motivasyonu yani. Değer verdiklerinin ölümü sonucu, Superman’e yönelen kızgınlığı. Bütün bunlar Batman’in Superman için söylediği “%1 bile olsa bize düşman olma olasılığı varsa, onu durdurmalıyım.” sahnesine götürüyor.

    Soru: Filmin ilk yarısı bomboş, ikinci yarı hep CGI.

    Yorum: Senaryo kopuk diyen adamlar genelde bu yorumu yapıyorlar. İlk yarıda herkesle aynı filmi izlemediğim algısına kapılıyorum bu yorumu duydukça. Adam üşenmemiş neredeyse 70-80 dk boyunca sana gelinen noktayı, halkın bakışını, adalet sağlayanların olaya bakışını, Bruce Wayne’in bakışını, Lois Lane’in yaşadıklarını, Lex’in yapmaya çalıştıklarını falan anlatmış, araya Wonder Woman serpiştirmiş, Justice League geliyor demeye getirmiş ama ne hikmetse çok boşmuş.

    Özetleyelim; Bruce Wayne önce insan sandığı ama sonra gemi olduğu anlaşılan White Porteguese kod adlı bir şeyin peşinde. Bunun izini sürüyor. Arada bunun için olması gerektiği gibi zenginliğini ve dedektif yanını kullanıyor. Rüya gördüğünde bazı şeylerin farkına varıyor ki bunlar Superman’e karşı filmin sonunda yumuşamasına eklenebilir. Olur da Superman ölmezse ve annesi ölürse (Flash’ın da “Anahtar Lois” demesindeki gibi), Superman nasıl bir ruh haline bürünüp Dünya’ya ne yapar diye de düşünüyor olabilir (sadece varsayım elbette). CGI konusuna girmiyorum, filmde sırıtan bir-iki detay dışında CGI oldukça başarılıydı. Ne bekleniyor anlamıyorum. Efektsiz Doomsday mi çekselerdi? Bence efektler oldukça iyiydi, keza görüntü yönetmenliği de. Müzikler için de üzerine konuşulacak bir konu olduğunu düşünmüyorum. Herkes bahsetmiş, bir de ben söyleyeyim; Wonder Woman kavgaya giriş sahnesi çok başarılıydı.

    Şimdilik aklıma bunlar geliyor, gelen yorumlara ve izleyenlerin yaptıkları diğer eleştirilere göre ekleme yapabilirim diye düşünüyorum.

    Gelelim senaryoya. Batman’in gözünden Man of Steel’in sonunda yaşananlar, Superman’in Man of Steel sonrası ne hale geldiği, sıradaki Justice League filmlerinin altyapısı, hem yaşlı Bruce’un, hem genç Bruce’un altyapısı, durumu, ruhani çökmüşlüğü ama aynı zamanda da insanlığı düşünen erdemli yapısı, tanrısal addedilen adamın yargılanması, durdurulması, kontrol altına alınması, vs… gibi bir yığın malzeme var elde. Birbiriyle hem iç içe hem de bağımsız durumdaki konuları harmanlayıp, neredeyse kavga-dövüş sahnesi bile çekmeden bunları anlatma konusunda oldukça başarılı bir film olduğu kanaatindeyim.

    Filmde çekilen her sahnenin filmdeki başka bir sahneyi açtığı, açıkladığı görüşündeyim. Rüyaları da keza öyle Bruce’un. Annesinin mezarını görmesi de en ufak tabiriyle sondaki Martha meselesi denilebilir ki en ufak açıklama bu. Adını gözüne gözüne sokuyorlar seyircinin.
    Bir diğer rüyası da hem altyapısal olarak Justice League, hem de Superman’in dediği gibi “O’nu benden aldın…” ile bağlantılı. Superman sevdiği birini kaybetmiş ve neredeyse kendi ordusunu kurmuş (yine çizgi roman göndermesi). Yani Superman sevdiği birini kaybetmemeli teması. Flash’ı oynayan arkadaş pek sevilesi durmasa da, JL ve kendi Flash filminde sevdireceklerdir kendisini diye düşünmekteyim. Aquaman sahnesi efsanevi olmuş. Cyborg çok tanıdığım bir karakter olmadığından yorum yapamasam da, ona da oldukça çalışılmış belli ki.

    Neil deGrasse Tyson'ı Superman'in uzaylılığı konusunda kritik yaparken görmek, "Artık 1938'de değiliz" cümlesini duymak, filmin ilk sahnesinde Zorro afişini görmek gibi birçok detay var meraklılarının yakalayabileceği. Şunlar bile insana iyi hissettirirken filmin geneline yayılan bu atmosferi siz düşünün.

    Bu açıdan ilk 80 dk hikayesini anlatmaya çalışan bir filmin sıkıntıları dışında senaryo öyle aman aman yüklenilecek kadar kötü denemez. Sanırım Marvel fanboyları yoğun çaba sarf ediyor filmin kritikleri için. Marvel da boş durmamış, büyük balıklara oynamış gibi bir görüntü çıkmış ortaya.

    Bu filmin senaryosunu eleştirenlere şu videoyu izlemelerini salık veririm. Hele hele başındaki “Avengers ne zaman toplanıp ne zaman toplanmıyor” ve sonundaki “roughly one week of Ultron” cümlelerinin tüm seri için yeterli bir eleştiri olduğunu da düşünmekteyim.

    Gelelim cinemaximum meselesine. Öncelikle belirtmeliyim ki aslında cinemaximum’u sevmesem de, yaşadığım bölge itibarı ile bu sinemalara gitmeye mecburum. Ben de olabildiğince az ücret ödeyeceğim zamanlarda giderek en azından hıncımı alıyorum diyebilirim. Filmi büyük ihtimal şu arkadaş ile aynı sinemada izledim. Filmin son 40-45 dakikasını sessiz gibi izledik diyebilirim. Filmin sonunda da linkteki arkadaşın başını çektiği bir itiraz dalgasıyla “hediye bilet” alarak olay tatlıya bağlandı. Genel olarak zaten hizmetlerini beğenmesem de çok nadiren sıkıntı yaşamaktayım ve onları da bir şekilde çözebiliyorum şükür ^:eheh^. Bu kalitesiz ve gereğinden fazla pahalı hizmet verdikleri gerçeğini değiştirmiyor elbette.

    Filmlere puanlama yapmayı uzun zamandır bırakmış olmama rağmen bu filmin hak ettiği puanın ve eleştirilerin asla rotten, metascore ve imdb’dekiler olmadığı kanaatindeyim. Perdede görülmesi gereken ender sinema deneyimlerinden ve süper kahraman filmi “gerçekten” nasıl olurun tam cevabı olamasa da (ufak tefek sıkıntıları da olduğundan) , en azından ayakları yere basan, sağlam bir yapım. Gelmiş geçmiş en iyisi ol(a)masa da, izlenmesi gereken bir film Batman v Superman – Dawn of Justice. Buraya kadar okuyanlara teşekkürler, keyifli seyirler ^:;)^ .

    ..

mesaj gönder