1. evinde kedi besleyen ilk yakın arkadaşımı uzun zaman sonra son günlerde sebepli yere derin derin düşünür oldum. düşüncelerimin izi kalsın madem. iki tepkisini hiç unutamam; biri, babamın öldüğü hastane odasına ilk girdiğinde sessizliğimizi yırtan hıçkırışıyla gerçekliğe yeniden düşüşümüze sebebiyeti, diğeri ise belçika'ya taşındığında yanında götürdüğü ama bir süre sonra uzun soluklu iş seyahatleri nedeniyle benim yanıma verip geri gönderdiği kedisi öldüğündeki ağlayışı. iki tepkisini de çok aşırı bulmuştum uzun süre. sonra yine hiç planlamadığım bir dönemde bir vesile ile leyla'yı sahiplendirmek isteyen berrin abla'yla yolumuz kesişti. leyla'lar iki kızkardeşti, birbirinin aynı. üzüntülüydüm o dönem. hangisini sahiplensem diye tıpatıp aynı olan iki kedi arasında seçim yapmaya çalışırken leyla beni seçti. sonrasında, annemin deli kadınlık tanımı içinde önemli bir kıstas olan ikinci kedim oğlan'la tanışmamız var. yeni tayin olduğum şubenin önündeki çalıların içerisinden gelen kedi sesine çıkan komşu esnafı görünce ben de dikkat kesildim, annelerinin terk ettiği bu iki kardeşi çıkardık, daha haftaları yoktu. o şekilde bırakmam mümkün değildi, veterinerden gerekli bilgiyi ve tedariki alarak şubece 2 saatte bir alt kata inip biberonla besledik, tampon yaparak çişlerini kakalarını yaptırdık. mesai bitiminde yavruları alıp evde rutine devam ediyordum. gece aynı frekansta devam; 2-3 saatte bir besle, tuvaletini yaptır. akşam ya da haftasonu bir yere gitmem mümkün olmadı iki hafta, gündemim bile değildi zaten. sonra yavrulardan biri dayanamadı. akşamdan yememeye başladı, sabaha karşıki turlarımızda artık başı düşüyordu ağzına biberonu tutmaya çalıştığımda. canı çok zor teslim oldu. geceden ertesi öğlene kadar savaştı, dayanamadı. çok ağladım, şubece ağladık onlara söylediğimde. anladım selcan'ı biraz daha. hayat garipsediğimin ucundan tattırdı bana.
    neyse, diğer yavru dayandı. kimisi gerçekten savaşçı doğuyor. bir ayda diklenecek hale geldi, artık şubeye götürecek durumum kalmadı, alt katta da olsa sesi çıkıyordu. leyla'yla ikisini gündüz birlikte bıraktığım ilk gün ben işteydim ama kafam evdeydi. o gün nasıl geçtiyse geçti, akşamında herkes sağ, herkes salim. şimdi evin hükmü onlarda. eve gelenlere yakında tam vücut taraması yapacaklar, kokusundan hoşlanmadıklarını kovalayacaklar diye endişeliyim. sokakta bulduğum oğlan, sokağın kurallarını içgüdü olarak eve taşıdığından her yerim tırmık içinde, yaymayı çok seven leyla sürekli kovalanmaktan hareketlendi. bazı sabahlar evden “iyi olan kazansın” diyerek çıkıyorum. kavgalarının onlar için çok hararetlendiği düşündüğüm noktada odalarını ayırıyorum, saniyesine mümkün olsa ayrılık gözyaşı dökecek kıvama geliyorlar, böyle de garipler, müdahale kabul etmiyorlar. hayat onlarla bir de gece açılan dolap ve çekmece sesleri ile daha heyecanlı.

mesaj gönder