1. “ size bu dünya da kazanmak yada korumak için sürekli çalışmak zorunda olduğunuz şeyin aslında sizin en büyük düşmanınız olduğunu söylersem, düşünceniz ne olurdu? “
    para, insanların varlığına da yokluğuna da tahammül edemediği yegane varlık olarak tarih sahnesinde yaklaşık 3.000 yıl kadardır yer almaktadır. lidyalıların bu üstün buluşu; ticaret, çalışma hayatı, ihtiyaçlarımız ile başlayarak günlük hayatımızın tamamına yavaş ama emin adımlarla ele geçirmiştir. üzerine şiirler, şarkılar, kitaplar yazılmış, uğruna savaşlar çıkartılmış daha da kötüsü aynı kanı paylaşan insanlar bile, kendi içlerinde para uğruna bölünmüştür. yaşamımızı kazanmak için harcadığımız para, sosyal hayatımızın tamamını ele geçirmiş bir icat olmuştur. yazımda size paranın kirli yüzünü uzatmaya çalışacağım…

    insanların bütün ihtiyaçlarının karşılığında sunabildiği bu buluş, kişinin her talebini karşılamak için yeterlidir. ihtiyaçların doğruluğu ise göreceli bir kavram olarak kalmıştır. sadece verdiği para ile doğru olduğuna inandığı bir gerçeği kişi ortaya koyarken, milyonlarca kişinin doğrusunu ezip geçebilir. konuya iç perspektiften bakmayı denersek; toplumda ki yerimizi, cebimiz de ki paranın doğrudan belirlediğini görebiliriz. sosyal sınıf farklarının ortadan kalkması ve kişiler arasında ki eşitlik gibi değerlerin demokrasi ile hayatımıza girdiğini varsaymış olursak eğer; kapitalizmin başlangıcıyla, bütün değişikliklerin geri döndüğünü söylemek mümkün. kişinin sahip olmak istedikleri adına talep edilen para, sahip olduklarına yetinememe psikolojisi doğurmuştur. bunun sebeplerinden en büyüğü paranın basit olarak lanse edilmesidir. kişi sahip olmak istediklerine, hızlı para kazanıp kısa yoldan ulaşmak adına, zaman içerisinde ahlakı ve inandıklarından fedakarlıklar yapmaya başlamıştır. bu kişiyi değerlerinden soyutlarken, ulaşmak istediği yola yakınlaştırmıştır.

    peki arzuladığımız düşüncelerin ne kadarının bize ait olduğunu düşünmektesiniz? herhangi medya kanalının hayatımız da ki yerini kısa bir saniye için de olsa düşünmenizi rica ediyorum. idol karakterler, takip edilen programlar, sosyal medya üzerinden paylaşılan anılar ve düşünceler… reklam çalışmaları ve yayımlanan programlarla, kişinin sahip olduklarının yetersiz olduğu düşüncesi aşılanıyor. şartlanılmış çalışma ortamı içinde kişi bilinç altına işlenen düşüncenin doğrultusunda inandığı alışverişi yapıyor. para ile satın alabileceğimiz her şey, biz onları satın almadan önce bizleri satın almayı başarıyor… fakat ücretini yine biz çalışarak ödüyoruz.

mesaj gönder