1. “Sandıktan çıkan sonuca saygı duyun” demiş hazretleri. İktidar yanlısı medya ile OHAL’de seçim olur mu? diye sormamış. Saçmalamış. Severdim ama buraya kadarmış. Toplumu kamplaştıran muhalefetmiş sözde, sen ne ara böyle saçma biri oldun Ortaçgil?
    Röportajın haberi: Buradan
  2. korkuyu taşıyamadıkları için kızdığınız insanlar çocuklar ve dindarlardır. karanlıkta birleşmeyen elleriz hepimiz, kimimiz şekillerden canavar yaratıyor, kimimiz karanlıktan istifade mezar soygunculuğu yapıyor. bu görene fırsattır. işıkları kapatanlara kızın ya da kendinize dönün.
  3. bülent ortaçgil iktidara yanlama gereği duyacak bir insan değil. ne hayat tarzı ne mahallesi buna imkan verir. öncelikle yazılanı doğru okumak lazım; adam demiş ki: "oy olarak da baktığımız zaman yüzde 52’yi yok mu sayacaksınız? ya da muhalefette kalan yüzde 48’i?" adamın derdi "...uzlaşmak zorundayız. muhalefetiyle iktidarıyla uzlaşmamız gerekiyor."

    muhaliflerin memnuniyetsizliğinden nemalanmaya çalışan ve öbek öbek linç grupları imal eden çığırtkanlara kulakları tıkamalı bir kere. sonra, iktidarı destekleyen kitlenin homojen ol*ma*dığını hesaba katmalı. birileri iş için, birileri bedelli askerlik çıkar diye, birileri osmanlı chp'yi içine sindiremediği için, birileri uzlaşalım diye destek verdiler (ve başka çeşitli nedenlerle.) hadi diyelim ki bülent ortaçgil iktidarı destekliyor bir nedenden ötürü. bugüne kadar sevip saydığın bu adamın söylediklerine kulak kabartıp "ne diyor acaba lan bu" diye kafa yormak yerine linç güruhuna balıklama atlamak, iktidar destekçilerini itham ettiğin gözü dönmüşlükten ne kadar farklı?
  4. çok yanlamış gibi gelmedi de adam yaşlandı artık, zaten müzik tarzı da genelde sakin sakin diye biliyorum, uğraşmaz o hır gürle.
  5. Bülent ortaçgil kişisel olarak bu söyleminin sağduyulu bir yaklaşım olduğunu düşünmüş olabilir. ancak, konjonktürle beraber değerlendirildiğinde sözün çehresi de, anlamı ve etkisi de değişiyor.

    şu çok bilinen sözü özellikle bu günlerde unutmamak gerek: faşizm susma zorunluluğu değil, söyleme mecburiyetidir.

    biraz daha açmak gerekirse, fatih yaşlı'nın birgün gazetesindeki yazısından şu bölümü aktarmak yerinde olacak:

    "...yeni rejim o çok tartışılan “kültürel hegemonya”yı on altı yılda kuramadığını, bundan sonra da kuramayacağını çok iyi biliyor. Kendi romancılarının, yönetmenlerinin, şairlerinin, müzisyenlerinin olmadığının, daha doğrusu ellerindekilerin hepsinin vasatın altında olduğunun ve herhangi bir saygınlıkları bulunmadığının gayet bilincindeler. Tam da bu nedenle, hiçbir şeyin normal olmadığı bir ülkede her şeyi normalmiş gibi göstermenin yolu, Alişan’lardan, Nihat Doğan’lardan, Yavuz Bingöl’lerden değil, Ümit’lerden, Alanson’lardan, Ortaçgil’lerden, bunları konuşturmaktan geçiyor.

    Seçimin nasıl yapıldığının üstünü örterek seçim sonuçlarının kabulünden söz etmek, uzlaşı denilen şeyin aslında biat olduğu bilindiği halde uzlaşı çağrısı yapmak, iktidarda normal bir parti varmış gibi muhalefetten de normal olmasını istemek, dinselleşme alıp başını gitmişken “Laikliğe bir şey olmaz” diyerek muhalifleri rahatlatmaya çalışmak… Farkındalar ya da değiller -ki bence bal gibi farkındalar- bunları söylemeye ve hakikati tepetaklak etmeye mecbur ediliyorlar; onlar ise muhalif olmayı geçtim, suskunluğu bile tercih etmiyor, bu mecburiyete uyuyorlar."

    söyleme mecburiyetine karşı alışmama hakkımız var, Bülent ortaçgil haklarını devretmiş görünüyor.

    kaynak
    mesut
  6. "faşizm söyleme zorunluluğudur."

    oldukça özlü bir söz olmasına karşın, dikkatli kullanmayı gerektirir. kişinin fikrini her beyan edişini bu kapsama sokma gayreti ve akabinde gelen linç kişinin fikrini beyan etme özgürlüğüne ket vurmaz mı?

    "bülent ortaçgil, sen onu değil şunu söylemeliydin" demek ayrı bir söyleme zorunluluğu, ayrı bir faşizm değil mi?
  7. "faşizm susma zorunluluğu değil, söyleme mecburiyetidir. "

    evet, her defasında hatırlatılması gereken bir sözdür. bugünlerimizi de güzel özetler.

    ülkede yerleşik hale getirilmeye çalışılan linç kültürüne taş taşıyan ahmakları bir kenara koyarsak, bülent ortaçgil'i eleştirenlerin çoğunluğu "şunu söylemelisin" dememekte, sözün biçimine, nerede ve neye binaen söylendiğine eleştiri getirmektedir. eleştiri hakkına da faşizm denilecekse işte o zaman vay halimize :)
    mesut
  8. manipülatif ifadelerde bulunmuş.

    - "iktidar % 52 oy aldı, muhalefet bunu kabul etmeli" demiş mesela; bu oy şüpheli mi? şüpheli. niye şüpheyi bastırmaya çalışıyorsun?

    - diyelim şüphe yok ve o oranı aldı; olağan seçim koşulları mı vardı? yoktu. bundan niye bahsetmiyorsun.

    - "bunu kabul etmeli" demiş. insanlar ne yapıyor, "bu durumu kabul etmiyoruz, şurayı burayı yıkalım" mı demiş. bu ifade kısaca ne alaka, niye?

    - "15 temmuz’da darbe girişimini durdurmak için yüzlerce insanımız öldü" demiş. yüzlerce insan mı darbeyi engelledi yoksa ordunun tam oranını bilmiyorum ama herhalde % 95'i darbe girişimine katılmadı ve karşısında olduğuna ilişki açıklama yaptı, yani bu durum mu darbe girişimini başarısız bıraktı?

    - "darbenin iyisi kötüsü olmaz" demiş. "darbenin iyis olur" diyen biri mi oldu?

    - "sandıktan çıkan sonuca saygı duyulmalı öncelikle" demiş. saygın bir seçim ortamı var mı? yine buna değinmemek neden? saygın bir ortam yoksa çıkan sonuca saygı duymak nasıl mümkün? -meli -malı tarzı ifadeler üsttenci bir yaklaşım olmuyor mu?

    - "yüzde 52’yi yok mu sayacaksınız" demiş. yok sayan mı oldu?

    - "başkan yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş" demiş. % 48 "o şahıs bizim başkanımız değil" derken, "başkan" seçilen şahsın kendisi aynı zamanda bir parti başkanı iken yani toplumun gönlünde bir başkan olması bu şekilde mantıksal olarak mümkün değil iken, bu şahıstan "başkan" diye söz etmesi bir dayatma olmuyor mu?

    - "iktidar da muhalefetin istek ve taleplerini göz önünde bulundurursa bu sorun çözülür bence" demiş. iktidarın böyle bir niyetinin olmadığını anlamak için bir 16 yıl daha mı gerekli ortaçgil için?

    - "eskiden şu anda muhalefette olan yüzde 48, yüzde 52’yi yok saymıştı" demiş. kimden bahsediyor? sol eğilimli diye kendini ifade edenlerden mi bahsediyor. bunlarsa bu insanlar iktidara mı geldiler? geldilerse şu an iktidarda bulunanlar gibi miydiler? bunları niye açıklamamış yada bunlar niye kendisine sorulmamış?

    - "siyasette diyaloğun artmasını bu anlamda çok önemli buluyorum" demiş. diyalog var mı ki artsın? yada diyalog niyeti ve bunu yaratabilme gücü var mı mevcut siyasetçilerde? bunlara niçin değinmemiş?

    benim değerlendirmem; evet bence de adam yanlamış gibi gözüküyor. niye bunu yapmış bilmiyorum, bu kısmıyla pek de ilgilenmiyorum. sadece sözcüklerin kullanılarak, gerçeklerin bükülerek insanların nasıl manipüle edilmeye çalışıldığına bir örnek olarak gördüğüm için bu yazıyı yazdım. bu tip oyunların panzehiri, olana bakmak, olanı görmektir kanaatindeyim.
    a man