1. geçen ay amcamın eşi vefat etti.

    amcam ve yengem 50 yıla yakın bir süredir evlilerdi. amcam emekli denizaltı albayı. işi nedeni ile zamanında ailesinden uzak kalmak zorunda olduğu gibi bir de stresli çalışma ortamı içindeydi. yengem ise 2 çocuğu büyütme sorumluluğunu üstlenen bir ev kadınıydı. bunu isteyerek mi seçti, memnun muydu bundan hiç bilmiyorum.

    çok yakın değildik anlayacağınız. o yüzden günlük hayhuy içinde kavga gürültülü bir ev yaşantıları olup olmadığını pek bilmem... ya da maddi sıkıntılar yaşadılar mı... ailelerle huzursuzluk yaşadılar mı...

    ama cenazede öyle bir sahne aklıma kazındı ki benim için evliliğin resimli anlatımı oldu. mezarlıkta yengem gömülürken amcam yavaşça bir taş üzerine oturdu ve öylece hayat arkadaşını son kez yolcu etti.

    bundan sonra artık birlikte paylaşabilecekleri hiç bir şey yok!

    benim için evliliğin tanımı bu işte... iyiyi kötüyü, mutluluğu zorluğu paylaşmak....
  2. gereksiz bir anlaşma. sevgiyi duvarlarla kapatma.. sıradanlaşmış bir hayat, çocukta yapınca zaten kendi yaşamının pimini çekmiş oluyorsun.bir süre sonra yaşlanınca da ben gün yüzü görmedim diye ah vah edilen bir kurum.
  3. nasıl cesaret edip de yapıyorlar anlamadığımdır.

    bir gün çok aşık olursam yapacağım.
  4. çok da kötü olmamalı. benim 2-3 turu atıp bitiren, 3. 4. turun yolunda, peşinde arkadaşlarım var. ^:swh^

    edit: bu entrynin neden eksilendiği üzerine biraz düşündüm. bir yanlış anlama olabilir. arkadaşlarım evlenip, boşandılar ve sonra yine evlendiler and so on...

    aynı anda 2 veya daha fazla eşi olan bir tane bile arkadaşım yok. hiç de olmadı. inşallah ve evelallah, allah'ın izniyle çevremde bunu başaran ilk insan ben olacağım. fesübhanallah.
  5. doğru insan diye bir şey yoktur.sadece şartlar uygundur ve insanlar evlenirler.kimse kimseye sonsuza dek aşık olmaz.önemli olan aşkın o hayalci ayartıcı ve yanıltıcı etkisi geçtiğinde yeri geldiğin birlikte susabiliyor musun birlikte ağlayabiliyor musun zorluklar çıktığında birbirine ne kadar tahammül edebildiğindir.gerçek sevgi o zaman vuku bulur. insanlar birbirlerine büyük vaatler verip çok azını yerine getirirler ve değişirler.ayrıca biriyle bir hayatı paylaşmak ciddi anlamda duygusal cinsel ve fikirsel etkileşimdeki ahenkle mümkündür.çoğu insanın da öyle mutlu istikrarlı evlilik yaşadığını düşünmüyorum.erkek belli bir ekonomik güce kadın da belli bir yaşa geldiğinde bir sözleşme imzalıyorlar.sevgiyi kamulaştırıyorlar.sonra bu evliliklerden çocuklar dünyaya geliyor.iyi bir takım olamadığın arkadaş olamadığın biriyle sadece tutkuyla birbirini tüketir insan o heyecan yerini rutine bıraktığında hala ilk günkü gibi olabiliyor mu insanlar sanırım iyi evlilik böyle bir şey.ben pek görmedim kendi ailemde dahi.annemle babam ayrı misal.çok severek evlenmişler ama hayatın gerçekleri onları ayrılmaya itmiş.çünkü kafaları farklı.bir eşten beklentileri farklı.zamanla o gençliklerinde birbirlerine baktıkları gibi bakamaz olmuşlar.küs değiller ama birbiriyle pek konuşmazlar.annem babamı suçlar babam annemi.ikisinin de kendilerince haklı haksız sebepleri var bu onları iyi veya kötü yapmıyor.başaramışlar olduğu kadar olmuş bir de ben olmuşum işte.
    işler maddi veya manevi kötü gittiğinde gemi su almaya başladığında bir taraf gemiyi ayakta tutmaya bir taraf daha güçlü bir gemiye gitmeye çalışır genelde.iki kişi biz bu gemiyi sonuna kadar ayakta tutarız tutmalıyız diyen kaç insan evladı var pek yok bence.
  6. son günlerde sürekli başlıklarda tartışılan konu. merak evliliği çok güzelmiş. kediyi merak öldürür değil mi? neyse dorian gray'in muhteşem karakteri lord henry wotton cinsiyetçi de olsa güzel bir tespit yapmış bu konuda; "erkekler yorulduğu için, kadın da merak ettiği için evlenir. sonunda ikisi de düş kırıklığına uğrar."
    sezgi