1. lisede sevdiğim bir edebiyat hocası vardı. ikinci sınıfa giderken aynı ilçedeki farklı bir okuldan gelmişti. ikinci sınıflardan sadece bizim sınıfa giriyordu.

    kendisini sınıfça severdik. çünkü pek ders işlemezdi. daha doğrusu bizim anladığımız anlamda ders işlemezdi. müfredatta hangi dönemi işlememiz yazıyorsa o dönemin şairlerinin şiirlerini ezberletirdi bizlere. ezberlemek için ekstra çaba göstermemize gerek yoktu. ders içerisinde topluca şiiri okurduk. unutmamamız için bazen tek başımıza da okuttururdu. hafta en az bir şiir ezberliyorduk.

    işlediği konular farklı olunca sınavları da farklı oluyordu. on tane sınıftan sadece bizimki farklı idi. bu bizim işimize geliyordu çünkü ezberlemiş olduğumuz eski şiirleri ve şiirlerin içinde geçen eski kelimelerin anlamlarını soruyordu. diğer sınıftaki arkadaşlarımız 50-80 alırken bizim en düşük notumuz 75 ti. sanırım biraz da bu yüzden seviyorduk.

    ilk dönemin sonunda öğrendik ki bu hocamız facebook ta sahte hesap açıp erkeklerle kızlar hakkında konuşuyormuş. neden yaptığını pek anlamamıştım ama okuldaki kızlı erkekli ortam yüzünden olduğunu tahmin ediyorduk.

    üçüncü sınıfta bu hocamızla bizim sınıftan bir kız arasında birşey olduğu söylentileri çıktı. yazın buluşup konuşmuşlar. tabiki biz buna inanmadık. okulumuzdaki aşırı solcu öğretmenlerin/öğrencilerin uydurması olduğunu düşündük. büyük ihtimallede öyleydi. zaten bazı öğretmenler arasındaki sürtüşmeyi bilmeyen yoktu. birgün bu hocamız gelip bize "falanca öğretmenler hakkında şikayetiniz varsa söyleyin yeter, milli eğitim müdürlüğünde tanıdıklarımız var" dedi. çok şaşırmıştım. bir öğretmen sırf farklı görüşte diye neden bir insanın hayatı ile oynar ki?

    ilk dönemin sonlarına doğru bu öğretmen geldi ve bana "babanlar müsaitse cuma günü size gelmek istiyoruz" dedi. sevdiğim bir öğretmen olduğu için kabul ettim. hem farklı sınıflarda birkaç "zeki" öğrencinin evlerine de gitmişlerdi. biraz gururlanmadım değil tabii. derslerden tanıdığım 5 öğretmen geldi. dershaneye niye gitmediğimi falan sordular. dershaneleri pek sevmem. ortamı bana samimi gelmez. dershane yerine evde çalışmayı daha verimli bulduğumu söyledim. dershaneye gitmem için çok ısrar ettiler ama pek umursamadım. hangi dershaneye gitmem gerektiğini söylemiyorlardı ama en iyisine gitsin demelerinden hangisi olduğunu anlıyordum. "ders çalışabileceğin ortamın yoksa üniversiteli abilerinin yanına gelebilirsin derslerinde de yardımcı olurlar." dediler. evimizin yanındaki kütüphane de çalıştığımı söyledim. bu konuda pek ısrar etmediler.

    ikinci dönemde edebiyat hocamızın kızlı-erkekli ortamlara çok kızdığını öğrendik. zaten pek haz etmediğini biliyorduk. kendi derslerinde bir kız ile erkek yanyana oturamazdı. ama şimdi anlıyorduk ki tenefüste arkadaşımızla ne konuşabiliceğiz ne de dolaşabileceğiz. bu durum pek hoşumuza gitmedi. alt tarafı karşı cinsle konuşmaktan ne olabilir ki? daha çocuk denecek yaşlardayız.

    bu durum sonuncu sınıfa kadar böyle devam etti. çünkü derslerimize bu tarz hocalardan kimse girmiyordu. birde son sınıfın vermiş olduğu rahatlıkla hocaları pek "takmıyorduk". çoğumuz testlere gömülmüştük. çalışırsak iyi bir yerleri kazanacığımızı sanıyorduk. bazılarımız ise geçen senenin şifrelerini bulduklarını bu senekilerle aynı olacaklarını söylüyordu. sonuç olarak iyi yerleri çoğumuz kazanamadı. birkaç yorumuma denk gelmişseniz benimde baya bir senedir kazanamadığımı anlarsınız.^::)^

    bu yorumu niçin yazdım? önceleri çok sevdiğimiz sonlara doğru pek sevmediğimiz edebiyat hocamızın ismini dün lisansı iptal edilen öğretmenler adlı listede gördüm. pek üzüldüğümü söyleyemem. sevinmedimde. belkide hem üzülüp hem sevinmişimdir. bilmiyorum. sadece yazmak istedim.
  2. 5 sene boyunca ingilizce dersime girmiş hocamı intihara sürüklemiş oluşum. geride bıraktığı çocukları, eşi ve eşinin karnındaki çocuğuyla. sıra bana da gelir mi korkusuyla, hapse girerim, şerefim yerle bir olur korkusuyla düşünmeden pencereden atladı ve öldü.
    dersime girdiği sıralar cemaatle ilgisini pek kestirememiş olsamda vizyoner ve iyi eğitim almış bir adam görünümüyle aklımda yer edinmişti. cemaatçi de olabilirdi. fakat neyi değiştirirdi?
    bu boka herkes karışmamış mıydı?
    miladı 17-25 aralık belirleyenler muhalefet tarafından verilen f tipi oluşumların devlete sızmasının araştırılmasına ilişkin soru önergelerini 2005 ve 2010 yıllarında reddetmemiş miydi?
    haberimiz yoktu, kandırıldık diyenler soruların çalındığını, askeriyedeki gruplaşmaları, polis teşkilatındaki kayırmaları, kumpasları gerçekten bilmiyorlar mıydı? bilmiyorlarsa bile balyoz, ergenekon davalarında adı geçen albayları ve subayları "vay şerefsiz!" diye itham edenler^:çok yakınımda gerçekleşen ithamlar^ şu an kendilerini sorguluyorlar mı? "kandırıldıysak bile önce araştırmamız gerekiyordu. muhalifler bizi sürekli uyarıyordu." diye kendi kendilerine söyleniyorlar mı? bütün devlet kurumlarına kayırmayla, fişlemeyle gerçekleştirilen memur alımları gözler önündeyken inkar edenler, ardından kendi çocuğunu "ben yapmasam başkası yapacak, ki müslüman olduğumuz için bizim bu işi almamız liyakatı gerektirmiyor" bilinciyle kendi çocukları için telefon konuşması yapanlar^:yine çok yakınımda gerçekleşiyor^ bu sistemden gerçekten memnunlar mıydı? dini inançlarıyla örtüşüyor muydu?
    bu ülkede tarih bilinci hep böyle mi oluşuyordu? bundan seneler önce olan olaylar bugün iki ayrı paket olarak mı geliyordu? yani günümüzde olan olaylar da tarihte bir grup tarafından demokrasi şöleni olarak anılmaya, diğer grup tarafından danışıklı dövüş olarak bilinmeye devam mı edecek? o zaman vay tarihçilerin haline. tarih aynı görüşteki insanlar için kendi bakış açılarıyla tekerrür ediyormuş meğer.
    sde
  3. tek işlevi insanlara zaten bilinen şeyleri, farklı, ilginç ve anlaşılmaz yollarla anlatarak kendilerine bağımlı hale getirmek olan dini cemaat virüslerinden bir tanesi.

    şimdi size 6-7 aylık fetullah cemaati maceramı anlatacağım.

    sene 2009-2010. üniversite giriş sınavına hazırlanıyoruz. yaşadığım şehirdeki en iyisi olan cemaat dershanesine gidiyorum. o zamanlar sevdiğim arkadaşlarımdan 2-3 tanesi abi evlerinde takılıyorlar. beni de çağırdılar, birkaç kez gittim geldim derken sıklaşmaya başladı.

    abi evine gittiğimiz zaman ders çalışırdık, kuran sohbetleri falan olurdu, sonra mertebemizin artmasından mütevellit saçma küçük kırmızı kitaplardan okumaya başlattılar. küçücük kitap ama içinde anlaşılan tek kelime yok. kitabı anlamak için de kendine abi diyen, takma isim kullanan, bilgisayarında 14 gb porno arşivi olan bir pezevenge ihtiyacımız vardı.

    o sıralar sorgulamaya başladım tabi bunlar ne ayak dertleri ne diye. sonraları hediye aldılar kitapları bitirenlere. mp3 çalar almıştı kullanıyorum hala ara sıra kajhdjkasd

    sonra kuran okumayı bıraktırıp fetullah sohbetlerine geçtiler. kuran ile bir giriş yaptılar, tabi direkt 3. vites ile kaldıramazsın arabayı. neyse artık level atlamaya başladığımızı hissedebiliyordum. fetullah sohbetleri oynuyordu. ağlıyordu bazen. o ağladıkça biz gülüyorduk. gülünce, yozgat'ın orta yerinde allaha sövmüşsünüz gibi tepkiler alıyorduk.

    mertebemiz artmaya başladı dedik ya kimlik numaralarımızı aldılar. neden gerekiyor dediğimizde dershane için falan dediler.

    bu arada fetullah sohbetleri ile beyin yıkama işlemleri doz arttırılarak devam ediyordu.
    anlam veremediğim kırmızı kitaplardan okutulup açıklaması dinletiliyordu.
    artık daha az ders, daha çok kırmızı kitap ve fetullah vardı.
    bu kırmızı kitapları açıklayan abi( laptopında 14 gb porno olan) kadınlarla raks etmenin, zinanın ve hatta dokunmanın bile ne kadar günah olduğunu anlatıyordu.

    diğerlerinin aksine ben daha fazla sorguluyordum olan biteni.
    bir müddet sonra bir kez daha level up olduk.

    akşam toplantı var dediler gittik, salona girerken telefonları toplayıp farklı odaya aldılar. kendisine bölge abisi diyen dallamanın biriyle tanıştık. en baş koltuğa oturmuş, yüzünden kibir akıyor.
    sanırsın allahın özel izniyle cenneti görüp gelmiş, hayatın anlamını bulmuş haspam.
    bu arada ismine mikail dedi. sonradan öğrendik ki ismi ismail'miş. pezevenk bir de nick takmış kendine. gerçi bize de nick gerekiyormuş çok şükela bir nick seçmiştim kendime ahaha

    toplantıda hizmet denen kanserin nasıl ve ne kadar yayıldığını anlattı. baş pezevengin bir emri ile müslüman olmayı bekleyen ülkelerin olduğunu söyledi. evet ülkeler. bütün bunlar olduğunda bizim de yanlarında olmamız gerektiğini, aksi halde boşa gideceksiniz gibi laflar etti.

    temiz bir insan nasıl bir kanser hücresine çevirilir o gün gördüm. dersleri iyi olan bir arkadaşımı polis olmaya ikna etmişti. diğerini ise subay olmaya. gerçi bu subay da olamazdı ama neyse.

    devamında bizim tc kimlik numaralarımızı neden aldırdığını söyledi.
    -evet o aldırmış dershane falan hikaye-
    asker veya polis olmak istersek kimlik numaralarımızla kolaylık sağlanacakmış. bunu neden yapıyorsunuz diye sorduğumda ise:

    "ya siz gireceksiniz ya da kafirin biri girecek. biz sizin girmenizi ve allah yolunda bize 'hizmet' etmenizi istiyoruz." dedi.
    yani herhangi bir mühendis, avukat, hakim olmak da adamlara yetmiyordu. eli silahlı birileri gerekiyordu artık.

    toplantı bitti evden çıktım, kendi evime giderken yolda arkadan biri yaklaştı, döndüm baktım bizim mikail.

    sana söyleyeceklerim var, arkadaşlarının yanında konuşamadım dedi. sonra, senin sınav sonuçlarına baktım gata'ya girmeyi düşünmez misin? diye sordu. ben de hayır benim asker olmak gibi bir planım yok mühendis olacağım dedim. o ise istersen halledebilirim, sen sadece sınava gireceksin gerisini biz halledeceğiz, orada senin gibi çocuklara çok ihtiyacımız olacak, bize hizmet edeceksin, en önemlisi doktor olacaksın, iş derdin olmayacak diye ısrar ediyordu.

    bu ısrar durumu birkaç kez daha dersane çıkışlarında devam etti. adam özellikle ders çıkışıma gelip konuyu gata'ya getiriyordu.

    "her şey tamam sadece evet de."

    çoğu beyinsiz insanın aksine ben kendime soruyordum.
    yahu bu adamların derdi din mi? din olsa kurana ağırlık verirlerdi. din olsa torpil yapıp insanların hakkınız yemezlerdi. allahsızlık etmezlerdi. ölüme sebebiyet vermezlerdi.

    eğitim vermek mi? eğitim vermek olsa dersinize yardım edecek diye başımıza bir boktan anlamayan dallamanın birini koymazlardı. eğitim olsa matematik, fizik, kimya derslerinin yerini risale, fetullah almazdı.

    o halde ben neden bu yozlaşmış insanların arasındayım? belli, tek dertleri güç elde etmek.
    adli güç, silahlı güç, siyasi güç, maddi güç.
    ve bunları yaparken kuran, kitap, ahlak gibi olguları hiç düşünmüyorlardı bile.
    peki ben neden bu tek beyinli topluluğun bir parçası olacaktım ki?

    beyinsiz, başkalarına gebe bir asker-doktor olarak yaşamaktansa; yıllarca işsiz gemek yeğdir.

    sonra bıraktım selamı sabahı. biraz daha ikna etmeye çalıştılar beni kararlı görünce onlar da pes ettiler. arkadaşlarım dışlamaya başladı beni. şeytanmışım gibi bakıyorlardı asdghhjas

    bunları kimsenin baskısı altında kalmadan sadece kendim deneyimleyerek öğrendim.

    zombi kıvamına gelecek kadar beyni yıkanmışları gördüm. bunlardan biri subay olmuştu en son duyduğumda. abilerinin isteğiyle hırsızlık yapan; 5 vakit namaz kılan biri idi. öyle ki hocaları istedi diye insan öldürmekten imtina edeceğini düşünmüyorum.

    çocukların beynini öyle yıkadılar ki; çok basit soruları dahi soramaz hale geldi koca koca insanlar.

    neden bu kadar güçlü bu dini cemaatler?
    neden kanser gibi yayıldılar?
    bir cemaatin derdi nedir, din değil midir?
    sahi, tanrı neden yarattı bizi?



    tek beyinlilere edit:

    yazdıklarımın eksiği var; fazlası yok.
    bunları vaktinde bazı insanlara anlattığım, yüzlerine vurduğum zaman; yalakalıklarını, götlüklerini; insanlar şeytan görmüşe dönüyordu. hemen benim imanımı sorgulamaya başlıyorlardı. selamı sabahı kesenler oluyor, dışlanıyordum. yani yıllar önce de göte göt demekten çekinmezdim. şimdi de diyorum. ama mertlik ve aptallığı dengede tutmak gerekiyor. o da sizden farkım olsun. darbe yapsaydınız yine anlatırdım ama bu kadar rahat, orta yerde anlatmazdım tabi.

    25 yaşındayım ve bu yaşıma kadar asla kişisel çıkarlarım için dürüstlüğümden ödün vermedim. bilenler bilir.
    kimseyi kullanmadım, yalaka olmadım. yapsaydım zaten ya doktor eskisi olurdum, ya da hapishane köşelerinde sürünüyor olurdum.

    hiçbir yalakada da benim dürüstlüğümü sorgulayacak çap göremiyorum.

    ayrıca akpliymişim gibi bir izlenim oluşmuş olabilir. ama ben ne kucağına alan; ne de kucakta olan olmadım. o yüzden hesabınızı kucağına oturduklarınızdan sorabilirsiniz.


    lale edit:) birinci editimin muhatabı 30 gün leyla olmuş. bu ss de burada kalsın bir müddet.
  4. bunda şaşılacak ne var anlamıyorum dün vezir ilan edilenler bugün hain ilan edildi. konu yaptı yapmadı bile değil.

    hala ah almak konuşuluyor fakat hiç de biz ah aldık o çıkıyor demiyorlar. siyasilerle birlik olup devlet kadrolarını örümcek gibi sararken iyiydi tabi.

    bunların birincil suçu fırsat eşitsizliği yaratmaktı benim açımdan. aynı halk bunlara ev veriyordu burs veriyordu, yemek veriyordu. aynı devlet bunlara iş veriyordu, bana gelince karın tokluğuna kafede garsonluk ve kira ödeme mücadelesi. sadece bir yere mensup olarak ekstra fırsatlar yakalarken güzeldi tabi, biz aynı yıllarda yol parasını zor buluyorduk hiç düşünülmedi tabi.

    ben kpss kursu kapısında nerden bulup ödeyeceğim zaten işten okuldan zaman kalmıyor derken siz halkın size tahsis ettiği evlerde özgürce kpss kampları düzenlediniz. kamudan militanlar gelip tecrübe aktardı. yeri geldi soruları önünüze serdiler. bedava yaşadınız üniversite hayatınızı, bedava kazandınız hayatınızı ve bunları sadece bir cemaate mensup olmakla kazandınız hatta titan kurdunuz. biz de mensup olmadık diye tabiri caizse yırtındık.

    hala da utanmasalar suçu biz atacaklar. konunun bizimle hiçbir alakası yok kardeşim dün sizi vezir ilan edenler bugün de hain ilan etti. dogru ya da yanlış, gerçek ya da değil umrumda bile degil. siz cift taraflı olarak bu ülkenin tümörüsünüz. sizden başka tümörler de var, çok var bu ülkede, bitmezsiniz merak etmeyin.
    abi
  5. her şeyin bug'ı kelimelerden. dün oturdum saatlerce konuştum adamla, bana akşener'in zamanında darbeye engel olmadaki rolünü falan anlatıyor severdim diyor, tarihçi bilgili kadın. sonra bir ama geliyor, "ama fedöcü"

    her tartışmayı kısırlaştıran, dayanaklı-dayanaksız istediğiniz gibi savurabileceğiniz bir sözcük oldu bu.
  6. (hitler ve ernst röhm misali eski kanka olduklarına
    girmeyeceğim bilen biliyor zaten)

    ortaçağ'daki kutsal engizisyon, pek çok masumun canını almış. iktidara çomak sokan pek çok kişiyi haksızca yok etmiş.
    ama öte yandan, aynı engizisyonun haklı olduğu vakalar da varmış; çeşitli yok edici, zararlı tarikatların yani (gumilyov'un deyimiyle) antisistem'lerin de canına okumuş ki bu tarikatların canına okuması nesnel olarak güzel iyi şeydi.
    tayibin fetö temizliği de o hesap.

    tabi eğer gerçekten hakkıyla bir temizlik yapılıyorsa. eğer dün somalilere kadar geziler düzenleyip orada fetö misyonerliği yapan adam ugün renk değiştirince hala akp içinde takılıyorlarsa -bi de facete şu hayin bu terörist muhabbeti yapıyorsa- bir sıkıntı var değil mi (böyle binlerce adam vardır şimdi)...
    bunlar basına yansıdığı halde hala milletvekili yapılıyorlarsa...
    sıra neferleri, şakirtler hapisteyse ama üst kadrolar dışarıdaysa...
    bu riyakarcadır.

    ama olsun, alttaki kadrolar, şakirtler de hangi boka bulaştıklarını geç de olsa anladılar, onlar da cia uşağı imamın peşine takılmasalardı. şimdi onlar dört duvar arasındayken onlara sövüyorum, bir vicdan azabı duymuyor muyum, bir üzüntü var mı? aralarında ''masumlar'' da olabilir, ama genel hatlarıyla içim rahat. siz de rahat olun bence.

    özellikle -her renge giren- (ki bu sözlükte de kesin vardırlar ve bunu okuyorlardır. bunu okuyosan topsun diyesim geldi ama neyse. -özellikle çevre için, ortam için, bi yere kapak atmak için- bu boka bulaşanların hala paçayı yırtıp dışarıda gezmesi üzücü) üst-orta kademe yavşaklar tayip tarafından imha edilirse hiç ses etmem. (hiiç yahudiler için geldiler ses etmedim goygoyuna da girmeyin. şakirtler için geldilerse ses etmeyeceğim. yok başkası için gelirlerse ses ederim. swh) ama nerdee... çoğu popoyu kurtarmış diye bir şüphem var. dünyevi adaletten yırtmış olabilirler ama bu işin karma'sı var, ezoterisi var, öbür dünyası var... yine allaha kaldık iyi mi.