• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.40)
simülakrlar ve simülasyon - jean baudrillard
disneyland bütün simülakr düzenlerinin iç içe geçmiş olduğu kusursuz bir modeldir. disneyland her şeyden önce: korsanlar, geleceğin dünyası, vb şeylerden oluşan bir illüzyon ve fantazm oyunudur. bu düşsel evren kendine düşen görevi başarıyla yerine getirmektedir. aslında kalabalıkları buraya çeken şey çelişkileri ve güzellikleriyle gerçek amerika'nın minyatürleştirilmiş toplumsal bir mikrokosmosuna benziyor olması ve alınan kolektif (dinî denilebilecek türden) keyiftir. aracınızı otoparka bıraktıktan sonra içerde kuyruğa giriyor ve sonunda dışarıya yapayalnız ve kendi hâlinize terk edilmiş bir şekilde çıkıyorsunuz. bu düşsel evrendeki tek olağanüstü şey içerdeki kalabalıktan yayılan sıcaklık ve sevecenliğin yanı sıra insana pek çok değişik duygu yaşatan bol miktardaki oyun ve oyuncağın varlığıdır. bir konsantrasyon kampına benzeyen otoparka içerdeki kalabalık arasında tam bir tezatlık vardır. bir başka deyişle içerdeki binbir çeşit oyuncak insanları bir nehir misali oradan oraya sürüklerken, dışarı çıkan insan yalnızlığa (oyuncağına) arabasına doğru ilerlemek zorunda kalmaktadır......disneyland'daki düşsellik ne gerçektir ne de sahte. burası gerçeğe özgü bir düşselliği, gerçeğe simetrik bir şekilde yeniden dönüştürebilmek amacıyla tasarlanmış bir caydırma (ikna) makinesidir. bu çocuksu düşselliğe özgü sefalet ve yozlaşmışlığın nedeni de zaten budur. bu evrene çocuksu bir görünüm verilmek istenmesinin nedeni, yetişkinlere özgü "gerçek" ve başka bir evren bulunduğu düşüncesini onaylatma arzusudur. disneyland bir çocuksuluğun gerçek anlamda her yere hâkim olduğunu gizleyebilmek için yetişkinlerin de buraya gelerek çocuklaşmalarına olanak tanımak ve gerçekte çocuk olmadıklarına inandırma amacıyla kurulmuş bir evrendir. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. "bir demokraside kimse benim görüşlerimle ilgilenmezken, baskıcı (totaliter?) bir toplumda her cümlem siyaseten doğruluk adına denetlenir. bir zamanlar slavoj žižek'in oldukça canalıcı bir tema olarak hatırlattığı üzere, bizler sadece totaliter toplumlarda -kanaatlerimiz, ürünlerimiz ve fikirlerimizle-, ciddiye alınırız. bundan ötürü, žižek ve agamben’in göstermeye çalıştığı gibi, bizzatihi demokrasinin kendisi totaliter olmaya gayret ediyordur."*

    *kanaatlerden imajlara duygular sosyolojisine doğru - ulus baker

    "...bu panoptik sistemin sonu olur. televizyon hakikati görebilen yegâne göz değildir. ideal denetim düzeni de şeffaflığın zorunlu kılmış olduğu değildir. çünkü şeffaflık nesnel bir uzamla (rönesans devri uzamı gibi), güçlü bir despotik bakışı zorunlu kılmaktadır. bu da bir hapsetme ve gözaltına alma sistemidir. panoptiğin odak noktası körleşse bile her zaman dış görünüş üzerine kurulan ve bakanla bakılan arasındaki karşıtlık üstünde oynayan çok kurnazca bir göz altına alma biçimi."**

    **simulakrlar ve simülasyon - jean baudrillard