1. örneğin bugünlük benim için 08:30-22:30 olan anlayıştır(*:yukarıdaki yorumlardaki gibi iş bitene kadar yani ;))

    mesai yapmaya tek başına kalmak "karın tokluğuna çalışma" kavramını sarsabilir; şahsi güvenlik ve şirketteki bilgisayarları filan korumak için dışarıdan yemek sipariş edilemez, ofiste alarm varsa gidip yiyip geleyim de denemez :/ bu yüzden tedarikli olmak ve "az kaldı zaten, atıştırma molasıyla zaman kaybetmeyeyim" dememek şart.(*:kendime de not ;))
  2. türkiye'de işveren (özel sektör için örnekliyorum) açısında bakış;
    -çalışırken kendi işi gibi çalışsın,ücret almaya geldiğinde stajyer gibi ücret istesin.(fazla mesai ücreti,ek ödeme talep etmesin)
    işçi açısından bakış;
    -işe başlanan ilk zamanlarda,mesai falan ses çıkarmayayım,onlar bir istiyorsa ben iki yapayım göze girerim belki zam alırım.
    zaman ilerledikçe,bu patrona parmağını versen kolunu alamazsın,yine mi mesai,nasıl kaytarsam,başka işte yok ki bırakıp gideyim.
  3. sadece ben mi böyleyim, şaşırdım şimdi.
    kendi işimin patronuyum. benim mesai saatim 24 saat. ofiste iş yetişmezse, toplayıp dosyaları eve gelip çalışmaya devam ediyorum.
    iş sahipleri için ben zaten 7/24 çalışmak zorunda olan acil durum hattıyım. benim alanım olsun olmasın her şeyi her an sorabilirler sağolsunlar. tamam, gün içinde bir işim olursa ben gidiyorum deyip çıkma şansı gibi güzellikleri var, kabul.
    bununla beraber, yanımda çalışan arkadaşlarım da var. onlar, sabah dokuzda gelir, ne olursa olsun akşam altıda çıkarlar. iki dakika kal, şu işi konuşalım desem, durmazlar.
    ya ben patron değilim ya da hep yanlış insanlarla çalışıyorum.
    nerde sabah ilk gelip, iş bitmeden çıkmayan arkadaşların yuvası. söyleyin ben de onlarla çalışayım.
    türkiye'de mesai anlayışı, sadece bana özel olarak farklı demek ki.