1. sazıyla sözüyle fakir ve çileli anadolu insanın dertlerini dile getirmeye çalışan hak aşığı halk ozanıdır.. kimi zaman kocasını alamancı olarak gurbete yollamış bir gelinin, kimi zaman mapuslarda ailesinden bihaber yaşayan bir gencin bazende memleket meselelerine kafa yoran insanların tercümanı olmuştur. aşıklık zaten bunu gerektirmektedir. insanların hislerini düşüncelerini söze dökerek onlara teselli vermek ve daha geniş kitlelere ulaştırmaktır.

    2005 yılında murat çobanoğlu'nun 2006'da reyhani'nin vefatıyla aşıklık geleneği son zamanlardaki en büyük 2 üstadını yitirmiştir. şahsi görüşüm bundan sonra da bu seviyede birileri gelemeyecek. şuanda nuri çırağı ve kul nuri başta gelen aşıklar olarak bilinmektedir fakat bu isimler bile yeterince tanınmaktadır. günümüz müziğinde anlam ve içerikten daha çok kulağa çekici gelmesi daha ön plandadır. tanımayan insanlar ilk başta aşıkları dinleyince gazel okuyor gibi hissedebilir. fakat geniş bir zamanda kendini verip manaya yönelince bu türkülerin tadı alınmaya başlanır. her türkü herkese hitap etmese bile elbette size hitap bir türkü vardır.


    en meşhur türküsü doğduğu, büyüdüğü, reyhani'yi reyhaniyi yapan memleketi erzurum'dan göç ederken söylediği gidirem adlı türküsüdür.

    öz canimdan çok sevdigim erzurum
    çaresiz disimi siktim giderim
    gafillerden darbe yedi gururum
    çaresiz disimi siktim giderim

    selam olsun ecdat ile abaya
    abdurrahman gazi habip babaya
    tuz ektiler çalistigim çabaya
    kaderime boyun büktüm giderim

    benim canim feda idi bin cana
    bin can az derlerse iki bin cana
    kirk senelik gözyasimi fincana
    kattim karasu'ya aktim giderim

    kirilmis sazimi astim tavana
    çevirdim yönümü döndüm divana
    gurbet kelepçedir yurdu sevene
    bilerek koluma taktim giderim

    nazar ettim solu ile sagina
    sanki matem düsmüs yar otagina
    seyreyledim palandöken dagina
    üç kez geri döndüm baktim giderim

    yel devirsin sebeplerin kökünü
    sirtima verdiler sitem yükünü
    kirk senedir bekledigim ekini
    harmana dökmeden yaktim giderim

    alnimiz apaçik yüzüm karasiz
    buna ragmen koymadilar yarasiz
    tambura köyünden emrah çaresiz
    ben de erzurum'dan çektim giderim

    reyhani'yim derdim gamım dinmedi
    iftira darbesi cana sinmedi
    zeynel horasan'a gitti dönmedi
    bu da benim kara bahtim giderim.

    benim ise en çok hoşuma giden türküsünde kendisiyle röportaj yapmaya gelen bir gazeteciye önce neden aşık olduğunu onun anlayabileceği bir dilde anlatır. daha sonrada önce selda bağcan'ın sonrada derdi yokların kendisinden alıntı yaparak kafasını gözünü kırdığı şu eser:
    aman gazeteci gel bizim köye
    bizde olan türlü halleri de yaz
    yalniz saçliyi basliyi degil
    uyuzu koturu kelleri de yaz

    tütmez oldu köyümüzün bacasi
    ne gündüzü belli ne de gecesi
    dokuz yildir almanya'da kocasi
    çoluklu çocuklu dullari da yaz

    zannetme ki bütün millet bütündür
    bilmez misin bir tarafi yetimdir
    senin için sark hizmeti çetindir
    uzaktan görünen illeri de yaz

    vallahi doguda yasamak hata
    bir köyde bir aga biniyor ata
    bir bas kirar on bin verir avukata
    ifadeden aciz dilleri de yaz

    benim neme lazim koskoca irmak
    çünkü taksimimda var susuz durmak
    senin bahsettigin ojeli parmak
    içi nasirlanmis elleri de yaz

    bir de tennezzül et bizim köyde yat
    gel sor sorustur derdimiz kat kat
    tas koyulmamis kars'a bir göz at
    ardahan'a gitmez yollari da yaz

    reyhani'yim ne karali yazim var
    ben insanim bir çok yerde arzum var
    ne yazik ki bir kirilmis sazim var
    üstünde paslanmis telleri de yaz

mesaj gönder