-
sözüm meclisten dışarı dostlar
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara ege karadeniz ve hatta akdeniz
cacık olur diyorum
derdim öylesine büyük ki dostlar
kırka yarıp yine kırka bölseler
ve kırk bostana gübre diye serpseler
kırkbin tane ot biter de
kırkbin derde deva olur diyorum
ne oldu bana böyle durup dururken
oğlan aldı başını gitti
kız zaten lafımı dinlemezdi
düğmem kopuk paçam sökük
oramda buramda çengelli iğneler
bir de çengelli iğne nazar bozar derler
hanımın çorabı kaçık başında bigudiler
karabaş bile
karabaş bile suratima bakıp bakıp havlıyor
övünmek gibi olmasın ama dostlar
kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani ince kıyım doğrasalar beni
akdeniz cacık olur diyorum
ve hatta atlas okyanusu
ve hatta hint okyanusu
ve hatta hatta büyük okyanus cacık olur diyorum
böyle cacığa rakı mı dayanır
çivi çiviyi söker derler
soğuktan donanı buzla ovarlar
ben zaten yanmışım dostlar
peki beni fırına mı koysalar
zeytin suyuna kuru ekmek
böyle gelmiş böyle gidecek... -
naneli şeker yiyip üstüne soğuk su içmişim gibi hissediyorum :( -
yenilmiş ordular gibi hissediyorum
hayali bile silinmeye yüz tutmuş bir aşkın musallat olan hayaletiyle savaşırken hamlelerimi beni en rahat şekilde öldürmesi için seçiyorum.
nereden gidersem gideyim hep gözyaşı düzlemlerinden geçiyorum... -
ağzımın içinde karıncalar dolaşıyor gibi hissediyorum.
bu uyuşukluk, bu tedirginlik hissi nereden geliyor bilmiyorum. gözlerimi kapattığımda toprağın içinde kıpraşan solucanları ve onların henüz yeni doğmuş yavrularını görüyorum.
tenya gibiler. incecik, sanki yok gibiler, ama var.
karıncaları sevmem solucanları sevdiğim kadar. onlar tek başlarınayken daha sevimli. ama arkadaşlarıyla birlikte olunca kapkara bir ordu gibi. aynı hizada, bir yerlere gidiyorlar sıra olmuşlar.
ateşin sesi bana karıncaları hatırlatıyor. sanki onlar yanıyor.
ben biraz şey hissediyorum, hani derler ya, bozuk.
beynim bozuldu galiba. -
tam anlamıyla cevabını hiçbir zaman alamayacağınız soru. 2 türlü bellek olduğunu düşünürsek: "2+2 kaç eder" ve "osmanlı beyliği ne zaman kurulmuştur" gibi sorulara cevap veren bellek kısmı ayrı; bisikleti nasıl sürdüğünüzün bilgisini tutan bellek ayrı.
ilk bellek tipi gayet söze dokulebilen bilgilerden oluşuyor. sözle öğrendiğiniz şeyleri sözle açıklayabiliyorsunuz.
öteki türlüsü zor. kimse bir insana gidip "bak hissetmek böyle böyle oluyor" diye öğretmediginden. birisi size gelip sorsa; "bisiklet sürmeyi öğrenmek istiyorum, bana bisiklet sürmeyi öyle bir anlat ki ben öğreneyim. yapabilir misin?". tam olarak bunu anlatmak mümkün değil. aynı şey "bana piyano çalmayı öyle bir anlat ki öğreneyim", "bana yürümeyi anlat" gibi sorularda da
geçerli. beyninizde buna dair bilgi var, ama bunu söze dökemezsiniz.
bu da öyle bir soru. "bana ne hissettiğini öyle bir anlat ki anlayayım". boşa uğraş. sadece ne şekilde hissettiğinizi ancak kabaca anlatabilirsiniz. üzgün, mutlu, heyecanlı gibi kelimelerle. yine de tam anlamıyla kapsamaz.
z. e.: sebebi neydi ki? -
her şeye herkese yabancıyım. -
çıldırıcam. hatta sanırım çıldırdım. küçücük bir olay bile daha önce olmadığı kadar etkilemeye başladı. hayatımda yaşamadığım kadar kuvvetli ve acıtan duygular yaşıyorum. insanların çok kötü görünüyorsun tepkilerine karşı biraz geç uyudum ya ondandır demekten bıktım. kendi kendime daha dibe batmamaya çalışıyorum. cezaların en ağırı da olsa hepsini kaldırmaya hazırlandım. bu duygulardan daha ağırı olabilir mi onu da bilmiyorum gerçi.
güneş tekrar doğacak mı üstümde ? yalvarırım doğsun ve kurtarsın beni -
kimse bana istediğim gibi değer vermedi şeklinde bir kalp kırıklığı hissediyrm.
az-çok değil, istediğim gibi. -
bir anda açılmış ve üstüne basılarak düşmeye sebebiyet vermiş 1 bağcık gibi hissediyorum :( -
kaburgalarımın eski bir ceket gibi dar geldiğini hissediyorum. içimde uyuşuk, ilaçlı gibi bir yanma, tat, hissizlik ve boğazımda muazzam bir yumru hissediyorum.