• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.20)
saatleri ayarlama enstitüsü - ahmet hamdi tanpınar
ahmet hamdi tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "saatleri ayarlama ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. yazarın sıkça kullandığı eski kelimeler yüzünden anlamayıp sıkılacağımı düşünerek başlamıştım bu kitaba. kitapta benim çok azının anlamını bildiğim bu kelimeler sıkça kullanılmış olsada hiç sıkılmadan, hatta ayıla bayıla okudum kitabı :) öyle ki kitap bittiğinde hayri irdal artık tanıdığım bildiğim biri, hayatımın bir parçasıydı.
    kitabın 22. sayfasında diyor ki hayri irdal kendi kendine :
    !---- spoiler ----!

    benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. bu kelimeyi bugün sadece siyasi manasında kullanıyoruz. ne yazık! onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiç bir zaman manasını anlayamayacaklardır. politikada ki hürriyet bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı ve ardına kadar açık duran kapısıdır. meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak surette aç kalsınlar. ben bu kadar kendi zıttı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne gormedim. kısa önrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işttim. evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden davul zurna dışarı fırladık

    !---- spoiler ----!
    gulce
  2. bu kitabı okurken artık kitap okumayı hiç bırakmayacağımı anlamıştım. kalan tüm kitaplar böyle bir kitap bulma umuduyla okunabilirdi. ilginçtir yazarın diğer romanlarında sadece beğendiğim birkaç paragraf oldu. bu kitaptaki mizah öyle bir mizahtır ki ancak bu kültürde ortaya çıkabilirdi. bu kitabı ancak bu coğrafyadan bir insan yazabilirdi. türk edebiyatının zirvesidir bu kitap bence.
  3. bu kitabı okuyalı baya bir oldu, hatırladığım ya da kendi kendime yorduğum yegane konusu, her bir işin diğerinden daha gereksiz olduğuydu, o yüzden en sevdiğim türk romanlarından biri oldu kendisi. sonrasında huzur'u da okumuştum tanpınar ile ilk tanışmanın şerefine, daha da anlaşalım diyerek, aradığımı çok bulamamıştım gibi sanki huzur'da..
  4. "..ben aşktan daima kaçtım. hiç sevmedim. belki bir eksiğim oldu. fakat rahatım. aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. şu veya bu şekilde... fakat daima ödersiniz... hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.."
  5. türk edebiyatındaki müstesna şaheserden olan roman. tanpınar kökten değişimciliğe sıcak bakan bir düşünür değildi, ılımlı bir sentezciydi. romanda da geçmiş yıkıcılığın yol açtığı absürdlük mizah unsurunu oluşturuyor. saatleri ayarlama enstitüsü'nün incilerinden birisi de üslubudur. sadeleştirilmemiş versiyonları osmanlıca kelime hazinesi -doğal olarak- zengin olmayan okurlara okuması külfetli gelebilir; ancak tavsiyem odur ki en önemli cevherlerinden biri üslubu olan saatleri araştırma enstitüsü gibi eserlerin elden geldiğince sadeleştirilmemiş versiyonlarının tercih edilmesidir. sadeleştirmeler bir nevi suyunun suyu olmaktadır ve üslubu önemseyen okur için yavan bir lezzet vermektedir. bu durumu aşmak için bazı yayın evleri kelimenin ardından köşeli parantez yöntemini kullanırlar, bunlar tercih edilebilir.
  6. sıkıcı diye düşünüp okumayı ertelediğim kitap. niye öyle bi algı olduysa artık bilmiyorum
    tol
  7. nid
  8. çok büyük hevesle başlamıştım. kitabın konusu, anlatımı başlarda gerçekten enfes geliyordu fakat kitabı bir türlü bitiremedim sürekli ara verme ihtiyaci duydum. nedeni de olaylara çok geç girmesi gibi geldi.
  9. bitirdikten sonra kitap üzerine okuduğum incelemelere dayanarak bu kitabı gerçek manasıyla idrak edemediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. işin ilginç yanı şu ki kitabı okuyan arkadaşlarımla konuşurken de incelemelerde karşılaştığım yorumlara yakın bir yoruma rastlamadım. buradan varacağım sonuç şu: kitap kat be kat metaforlarla dolu. her bir karakter, her bir dönem, her bir ilişki, harekete bir anlam yüklenebilir. ama biz okurken bunları ne kadar anlıyoruz, bilemiyorum.
    kendi adıma kitap üzerine yapılan her incelemeyi okuduğumda "nasıl anlayamam?", "hadi ben anlayamadım, arkadaşlarım nasıl anlayamaz?" türünden yakınmalarla daha da çok üzülüyorum. ahmet hamdi tanpınar'la yüz yüze tüm bunları konuşmak isterdim.

    unutmadan şunu da belirtmem gerekiyor ki yazar tarafından kullanılan kelimeler -okumadan önce benim de düşündüğümün aksine- okurken keyif almanızı engelleyecek kadar bilinmedik, duyulmadık kelimeler değil. zaten bir süre sonra yazarın kullandığı dile alışıyorsunuz.
  10. roman okumakdan ziyade şiir okuyormuşsun hissiyatı veren, her kelimenin özenle seçildiğinin daha ilk paragrafta anlaşılan muazzam akıcı ve sembolizm doruklarında olan kitap. romanda yer alan kelimeler öyle yerli yerinde kullanılmış ki içinden birini çıkarsan eş anlamlısını kullansan, sanki o büyülü anlatım bozulacakmış hissi veriyor.