1. ailemden çok fazla bir dini eğitim almadım. ilkokulda din öğretmenimden aldığım bilgilerle tanrı-din olayını az çok şekillendirdim kafamda. tanrı kavramını korku ile birleştirmiştim, içimden küfür eder sonra tövbe ederdim günah diye.^:uğur gürsoy^ lise yıllarında ailemin ilkokulda öğretilen mezheple uzaktan yakından alakası olmadığını kavradım, ama tanrı kavramı az çok aynı kaldı. sonra bir sevgili yaptım, camiye cumaya gider oldum. ^:çapsızlık^ lise bitince-kızdan da ayrılınca^:swh^- durup bir düşündüm, ulan bu kadar adaletsizlik var, bu kadar saçmalık var, bırak dini tanrı bile olamaz dedim koyu bir ateist oldum. arkadaşlarla tartışmalar, aileyi ikna çabaları... şu aralar sanırım düşüncenin son aşamasına geliyorum. seçeneklerimiz nedir: 1)tanrı vardır ve iyidir. 2) tanrı vardır ve öldü. 3) tanrı var ama umursamaz bi adam, ya da farkında değil bizi yarattığının. 4) tanrı yok. liste tanrıya verdiğin sıfatlar ve durumlarla uzar gider. benim en emin olduğum şey ise ilk seçeneğin olmadığı. tanrı eğer varsan böyle sınama olmaz kusura bakma, bu kadar adaletsizlik olmaz bir dünyada.

    neyse sonuç olarak vardığım nokta, bu seçeneklerin hiçbiri önemli değil, ilk seçeneğin olmadığından eminsem diğerlerinin ne olduğu fark etmez, umrumda da değil.
  2. insanoğlunun cezalandırılmaktan korktuğu için inandığı yokluk. antik dönemde bir şeyler insanlara zararlar veriyordu, bu doğa olayları/insani olaylardan korkup ''huyuna gidelim zarar vermesin'' metodunu seçmişler, aynı insanlar yine diğer insanlardan korkup birleşmişler ve devlet ortaya çıkmış. günümüzde hala inanç ve toplumsal yaşamın kaynağı aynıdır. birleşelim ki iç ve dış tehlikelerden korunalım, inanalım ki cezalandırılmayalım/mükafatlandırılalım.
    eh
  3. Düşündüğümüz gibi andropomorfik olması gerekmeyen, var olup olmadığı belli olmayan, evrenin tarihini açıklamak için kendisine ihtiyaç duymadığımız, ancak yokluğu konusunda kesin kanıtımızın da olmadığı varlık.
    Var ya da yok demeden önce, farklı tanrı görüşleri için Spinoza'nın panteizmi ya da Einstein'in tanrısına bakılabilir.
    Ancak benim favorim Isaac Asimov'un son soru adlı kısa öyküsünde anlattığı ve aslında tanrının uzay/zaman'ın herhangi bir noktasında evrimleşmiş olan sıradan bir ırkın bireyleri olup olmayacağını düşündüren görüştür.
    Bu öyküden sonra fark ettim ki, tanrının varlığı ya da yokluğunu tartışmadan önce insan, tanrının tanımını yapmalı. Bir canlı yaratmak imkansız mı? hayır, günümüz teknolojisi bile koşar adım bu noktaya yaklaşıyor. Bir gezegen yaratmak? Zor belki, ama bir gün yerçekimini kontrol edebilirsek neden olmasın? Bir yıldız yaratmak? Yeterince hidrojeni bir yere toplayıp sıkıştırın ve voila... yıldızınız hazır. Evren yaratmak? Faiziği yeterince anlayan bir ırk için neden olmasın?
    Kısacası, uzay/zamanın herhangi bir noktasında evrimleşip yeterli bilimsel ve teknolojik gelişmeyi gösteren bir ırkın "tanrı" olamayacağını söylemek benim için mümkün gözükmüyor. Tabi bu, illa bir "tanrı"nın olduğu ya da böyle bir türün "tanrı" olarak adlandırılması gerektiğini göstermez.

    (not: aynı öykünün ingilizcesini leonard nimoy'un (mr. spock) sesinden dinlemek isteyenler buradan buyurabilir.)
  4. insan, bilgi eksikliğini giderme yolunda soyutlamalara sığınmıştır. böyle başladı budalalığa! kendine, doğaya, bir anlam veremeyişiydi aptallığı.
    tapılacak bir tanrı yaratmasıydı en büyük hatası.

    (bkz: friedrich wilhelm nietzsche)
  5. yeşilçam'dan özellikle de bilmem kimin fedaisi, bilmem kime karşı, kahpenin bizansları gibi filmlerde papazların, rahiplarin ve düşmanların "tanrı seni korusun." gibi cümleleri yüzünden, halkımızca nefret ettiği sıfat haline gelmiştir. allah yerine tanrı diyenden hazzetmezler pek.

    pekçok kişinin askeriyede yemekten önce söylenilen"tanrımıza hamd olsun, milletimiz varolsun" cümlesini "allahımıza hamd olsun" olarak söylediğini, bazılarının bu yüzden ceza aldıklarını dinledim. ne bu inadı gösteren akıllı kelime anlamını biliyor tanrı'nın ne de bunu "yok illa tanrı diyeceksin!" diye üsteleyen akıllı biliyor. küçük tatlı psikopatlıklar tabi bunlar.

    bi güzellik yapıp gamze filan verseydi bana. ya da saçlarımın bir yanı ahenkle dans ederken, diğer yanı onlara tempo tutaydı. vermedi. zaten ben oynayamıyorum ki saçlarım oynasın.
    gerçi hala geç kalmış değil, bi güzellik yapabilir tabii ki.
  6. korkunun eseri olan bir varlıktır.
    korkunun esiri olan canlılar tarafından yaratılmıştır.
  7. orta asya kökenli bir kelime olsa da türkçe olmayan bir kelimedir.

    büyük ihtimalle çin kökenli kabilelerden birinin dilinden girmiştir. zira "gökteki akıl" anlamına gelir bu kelime ve türkçe'de tek heceli kelimelerden böyle anlamlar çıkartmak pek mümkün değildir. malum türkler savaşçı bir millet olduğundan kelimeler ve taşıdıkları anlamlar daha somuttur.
  8. insanların tapmakla yükümlü olduğu, bizi seven ve onu sevmemizi isteyen.
  9. insan belirsizlikten korkar, kimsesizlikten de belirsizlikten korktuğu kadar korkar ondandır arayışı ve bulamadıkça rahatlatmak ister bulamayışı..bir de bir şey var deniyorsa varlığı kanıtlanır, yok diyen insana yokluğunu kanıtla demek geri zekalılıktır.. yani varsa vardır, yoksa olmayan şeyin davası yapılmaz
  10. teistler tarafından var olduğu iddia edilen, yaratanı olmayan ilahi bir güce sahip olduğu iddia edilen bir yaratıcı