1. türkiye için mi konuşuyorduk? iş bitene kadardır. etinden, sütünden, her türlü uzvundan yararlanma ölçeğidir bu.kanunlar nerede uygulanıyor ki iş için aramak mümkün olsun.
  2. maalesef ülkemizde mesai saati anlayışı yoktur gerekirse gece 2.30a kadar çalışır sonra sabah 9da tekrar çalışmaya başlarsın. çünkü patron sana bunun için para veriyordur. yasalar, haklar vs. önemli değildir. sana 1300tl maaş veriyorsa etinde onundur kemiğinde.
  3. sadece ben mi böyleyim, şaşırdım şimdi.
    kendi işimin patronuyum. benim mesai saatim 24 saat. ofiste iş yetişmezse, toplayıp dosyaları eve gelip çalışmaya devam ediyorum.
    iş sahipleri için ben zaten 7/24 çalışmak zorunda olan acil durum hattıyım. benim alanım olsun olmasın her şeyi her an sorabilirler sağolsunlar. tamam, gün içinde bir işim olursa ben gidiyorum deyip çıkma şansı gibi güzellikleri var, kabul.
    bununla beraber, yanımda çalışan arkadaşlarım da var. onlar, sabah dokuzda gelir, ne olursa olsun akşam altıda çıkarlar. iki dakika kal, şu işi konuşalım desem, durmazlar.
    ya ben patron değilim ya da hep yanlış insanlarla çalışıyorum.
    nerde sabah ilk gelip, iş bitmeden çıkmayan arkadaşların yuvası. söyleyin ben de onlarla çalışayım.
    türkiye'de mesai anlayışı, sadece bana özel olarak farklı demek ki.
  4. mesai saati yoktur, "iş bitince çıkabilirsin" vardır.
  5. mesai saatlerinin uzunluğu yanında birde fazla mesailer ödenmiyor. bazı firmalarda ise ilginç uygulamalar var; işçiye ödüyor, ama beyaz yaka çalışana ödemiyor. aynı işyeri onlar işçilik kısmını yapıyor, ben yöneticiyim, aynı saatte çıkıyoruz. işçilere mesai ücreti ödeniyor, yöneticiye ödenmiyor.
  6. geçen hafta işe başladım. 8-18 çalışıyoruz. iş kanununda 45 saat olan çalışma süresini dolduruyoruz yani. haftasonu ve resmi tatillerde iş yok. işini yetiştiremezsen, geleceksin o ayrı. makine mühendisiyim, askerliğimi yapmadım. italyanca biliyorum. yaklaşık 1000 kişinin çalıştığı bir firmanın satınalma departmanına girdim. 1800 lira + agi alıyorum.

    şartlar bu iken ben çok da şikayetçi değilim. ben kendine 1800 vermezdim. çünkü hiçbir iş yapmıyorum. okul ile iş hayatının alakası yok. hiçbir söyleneni anlamıyorum. ilk işe girişte çok paraya bakmamak lazım. işi öğrendikten sonra hakkınızı vermezlerse, zaten ellerinde tutamazlar.
  7. bir işveren olarak çok eleştiremeyeceğim anlayıştır.mesai saatlerine işçi ve işveren açısından bakmak gerekir.

    benim işletmem de işveren / işçi ilişkisinde ana çarpan iş'tir.

    donanımlı ve işini bilen personel 45 saatlik işini 30 saatte yapar 15 saatini kendine ayırır, isterse işe gelmez.

    donanımsız ve işini bilmeyen personel 45 saatlik işi 60 saatte de yapamaz haftasonu rezil olur.

    siz istemeden hiç bir güç sizi fazla çalıştıramaz, iş grubunuzda sendika veya oda var ise mutlaka kaydolun. toplu olarak hareket edin.

    zincirin kopan halkası olmayın.
  8. işinden memnun biri için işyerinde keyifli saatlerin geçirildiği vakitlerdir mesailer. işinden memnun olmayan biri içinse bitse de gitsek tadında süredir. bir de fazla mesai vardır ki, başlarda korkulası olsa da keyiflidir.

    bir haftadır fazla mesaiye kalan biri olarak şunu gözlemledim; fazla mesaiye kalmak vücut yorgunluğu dışında aslında gayet güzeldir. kastettiğim güzellikse şudur; ne durmadan telefonlar çalar, ne gelen giden olur, ne kimse ülke kurtarmaya çalışır ne de borsadan laf açılır. bu saatlerde insanda kalan batarya tekrardan şarja takılır ve herkes kendi çapında açtığı güzel müziklerle işine dikkatini verir. ortaya gün içinde yapılandan daha çok ve daha ele, avuca gelir işler çıkar.
  9. yurtdışında da pek farklı olmayandır. bir de patrona yaranmak için "evet işler gerektiriyorsa daha uzun süreler çalışmalıyız" diyen tipler vardı. ama aynı insanlar, patron bir gün işe gelmesin hiçbir şeye ellerini sürmezlerdi ("benim ufak bir işim var deyip" bütün gün ofise uğramayanları bile vardı). haydi benim durumum idare ederdi de özellikle finans bölümü fenaydı (hele ay sonları).
  10. sabah güneşin doğmasıyla 1 saat, akşam battıktan 45 dakika sonra arasındaki iş dilimidir.