1. olması gereken, sözlüğü seviyeli ortama getiren kuraldır fakat bazı zümre ve kurumlarda örnek verdiğiniz gibi pkk ya veya işide edilen küfürlerle hangi şekilde dava açılacak veya şikayette bulunacak bu konuyu gerçekten çok merak ediyorum. hani yiğitlerin(!) hakkını vermeliyiz bence.
  2. atatürk ile apoyu aynı gören kural. bravo çok güzel düşünmüşsünüz.
    gelecekte burası ekşi'den beter ; aga'da kanzuk'tan kötü olacak.
    dediydi dersiniz.
  3. kanun koyucular tarafından koyulmuş, esnemeye kapalı bir kural.

    bundan sonra yazacaklarım tamamen şahsi fikrimdir.

    daha önceki girilerimde "kültür oturtma" temalı tespitlerim olmuştu patlıcan kıvamında.

    efendim bırakınız, su akar yolunu bulur. sen kitleni bulduktan sonra zaten sözlük de şekillenir. siz ilk evvela pişmiş ekmeği kalıba sokmayın, şekil almaz oturmaz sığmaz. asıl yapmanız gereken; kıvamımda hamurun yoğurulup şekil almasıdır.

    kişileri biraz rahat bırakın, bazı şeyleri dikte etmeyin, gerisi gelir.

    mesela ben, vajinanızla yakın temas ilişik kurmak istiyorum kahrolası genel ev emekçisi dediğimde hiç bir sorun yok ama sizin algıladığınız asıl cümleyi kurmamda sakınca var. bu gibi şeylere takılmayın. boşverin, at ile deve değil. biraz da kendimiz olmalıyız. hep cihangir'de pempe popolu gözlüklü erkek olarak değil, arada bağcılar'ın bitirim seviyesiz çocukları da olabilelim.

    sevgiler.
  4. kelime: anlamlı ses veya ses birliği (tdk)

    kelimeler, işaretin insancıl versiyonudur. biz kelimelerle herhangi bir şeye işaret ederiz. tıpkı parmağımızla bir şeyi göstermek gibi. bu kelime ve kavramların en çok kabul edilen fonksiyonlarından biridir. öncelikle de akla bu gelir. sözlükler kelimeleri tanımlamaya, onun işaret ettiklerini açıklamaya uğraşır. ve çoğu kelimede de başarılı olur. lakin bazen sözlüklerin dahi tanımlayamayacağı kelimeler vardır. bu kelimeler doğrudan herhangi bir şeye işaret etmezler yani tanımlanamazlar. bir beceriksizlik yüzünden değil, doğası gereği tanımlanamazlar çünkü bir şeye işaret etmek üzere yaratılmamıştır. işte küfür ve hakaret tam da bu kategoriye girer. kökünü; tanımlanan birincil tür kelimelerden almıştır ama zamanla o anlamdan sıyrılıp başka bir kategori oluşturur. bazıları tamamen sıyrılmıştır, birincil anlamı ile ilişkisi ya kalmamıştır ya da görülmez. bazıları da hem birincil kısmını hem de ikincil kısmını kapsar. yani hala biraz tanımlanabilir.

    bunun sebebine gelecek olursak. en önce koymamız gereken tespit şudur ki; her kelimenin zihinde bir imajı vardır. imaj derken ne kastediyorum? şunu; her kelime zihnimizde adeta bir duvarla örülüdür, bu duvarın yerine başka bir metafor da kullanabiliriz fakat kesin olan şey, kavramların etrafında örülü bir şey olduğudur. şimdi seslice "şerefsiz!" demenizi istiyorum. şimdi bunu tekrar edin ve ne hissettiğinize odaklanın. bu örülü ağdan kastettiğim tam olarak buydu. herhangi bir nesneye işaret etmediniz yahut kelime kullanmanın birincil fonksiyonu olan iletişime dair hiç bir şey yapmadınız. sadece bir nefret hissettiniz. hem de durduk yere. sadece bir kelimeyi tekrar etmek sizin içinizde boş bir nefret yaratmaya yetti.
    şerefsiz kelimesi, işte az önce sözünü ettiğim tanımlanamaz kelimeler kategorisindedir. bunu denemek için bir defa daha şerefsiz diyin ve hissettiğiniz şeyi anlatmaya çalışın.

    dediğimiz gibi kavramlar ve sözcüklerin ilk fonksiyonu; bir durumu, bir ilişkiyi, yahut bir nesneyi işaret etmektir. buraya kadar güzel. belki o kadar da güzel olmayan şey şu ki, insan oldukça duygusal bir varlık. hassas olmak çabuk ağlamak falan değil duygusallıkla kastettiğim. hissediyor olma durumu, insanı tanımlayan en önemli özelliktir ve bu, insanın özünden ayrılamayacak şekilde bütünleşmiştir. bu yüzden başta saf olan kavramlar, yavaş yavaş duygularla örülmeye başlar. adı ahmet olan bir arkadaşınız size kötülük yaparsa; bu ağın ilk düğümü atılmış olur. eğer 10 tane ahmet adında kişi bu yanlışı yaparsa ahmet ismine karşı bu ağ iyice kuvvetlenmeye başlar. şimdi bir de 100lerce belki 1000lerce yıldır gelen ağları düşünün.
    insanlar doğduklarından itibaren inanılmaz bir bilgi bombardımanına maruz kalırlar. ve ironik olan nokta şu ki, çokça barış istenen bu dünyada bebeklere öğretilen ilk şeylerden biri kimden veya kimlerden nefret edeceğidir. bunu kimse doğrudan o bebeğe söylemez. o, bunu toplumdan çıkarır. toplumdaki nefreti görür ve bunu sosyal davranış gereği içselleştirir.
    e zaten bu nefret edilecek şeylerin hali hazırda bir isimleri de vardır. ve çocuğun beyninde şu denklem oluşur. isim=nefret et. ateistlerin aşağılandığı, kötü görüldüğü vs vs bir toplumda büyürseniz haliyle bu duyguları siz de paylaşırsınız. ve enteresan olan nokta şu ki, dini reddeden kişiye verilen isim olan ateist, bir hakaret olur, daha ilerisi bir küfür.

    bizim o ön yargılar dediğimiz şeylerin belki tamamı sosyal davranış gereği kabul ettiğimiz nefretlerdir. nefret derken içinizde böyle ekşi bir his oluyor ya hani. ha işte o da bu nefretlerden biri. ya kendi yarattığımız ya da diğerleri tarafından yaratılan.
    bunlar haklı mıdır, haksız mıdır? haklı da olsa haksız da olsa bunlardan kaçınmalıyız, çünkü birinden nefret edip bunun nedenini açıklayamamak oldukça kötü bir durum.
    şimdi başka bir ön yargı olan anarşist kelimesine bakalım. bu hem tanımlanabilen hem de hakaret olan kelimeler kategorisinde. bu kelimeye toplumsal bir alınganlığımız var. anarşist derken böyle hafif zevk veren bir nefret hissedebiliyoruz. neden? çünkü zamanında toplumun hoşuna gitmeyecek bir şeyler yapan insanlara anarşist denmiş. o insanlar ölmüş gitmiş, ama etiket kalmış. şimdi de çapulcular var mesela.

    bir babanın, bekareti bozulan kızını öldürmesinin tek sebebi budur. beraber şöyle bir akıl yürütme yapalım: "bir kadının, evlenmeden önce ilişkiye girmesi doğru değildir çünkü olabilecek muhtemel bir çocuk için kurul bir yuva yoktur. bunun sonuçları ..." bu cümleyi okuyunca hangimizde böyle bir şey yapan kıza dair bir nefret oluştu? oluşmadı zannediyorum. gelin bir de; asla böyle akıl yürütmeler yapmadan, bu kızlar için söylediğimiz sözlere bakalım: "kaşar, yollu, orospu, delik, kızlığı(bekareti) bozulmuş etc..."

    küfür ve hakaretler; içeriği olmayan nefret kalıplarıdır. beyin kalıpları ve alışkanlıkları devam ettirmekten çok zevk aldığı için bunlar hala toplumun büyük bir kısmı tarafından kullanılır. bunu söylemek ifade özgürlüğü olabilir fakat insan bunu iradi yapmaz, beyin bunu yapmayı sever. kategorizasyon yaptığında veya herhangi bir alışkanlığı tekrarladığında beyin dopamin salgılar bu da insanı mutlu eder. yoksa bir küfrün ilk tanımından bu kadar uzaklaşıp cümleler arası bağlaç olarak kullanılabilmesi nedir?

    ana konuya dönecek olursak;
    sözlükte küfrü yasaklamak veya serbest bırakmak bir seçim yapılması demektir.
    küfür yasak olması durumunda, nefret söylemleri minimumda kalacaktır. lakin bu nefreti ifade etmeme durumu belki alışılan tatmini engellemiş ya da edilen küfürle kendi nefretini besleyen üçüncü okuyucular tarafından sözlüğün biraz daha az okunmasına yola açabilecektir. ki bunun üzerine hesap yapılmaya değecek bir ihtimal olduğunu düşünmüyorum.
    diğer yandan küfür kelimelerinin dil ve anlatım olarak kullanımı var. hassiktir ya da hay amk gibi. bunlar herhangi bir nefret içermezler. sadece belli bir anlatım kalıbı haline gelmiştir. bence bu serbest bırakılmalıdır. bunların gereksiz ve saçma olduğunu görüp yerine başka kelimeler kullanması yazarlardan beklenilmelidir.
    küfrün tamamen serbest olması ise tam aksi bir yöne ilerletecektir. küfür veya hakaretin çok kullanımı, düşmanlık ve kamplaşma doğurur. ve devam ettikçe güçlenir. bu ise çatışma, önlem alınmaz ise çözülmeyi beraberinde getirebilir. bu biraz abartı olmakla beraber olayın mahiyeti bence budur.

    buraya kadar okuyan olduysa teşekkür ederim. genel olarak anlatmak istediğim şey; küfür ve hakaretin mahiyetiydi. küfür bir şey anlatmak için, yani göte göt demek için değil, sadece bir duyguyu ifade etmek için kullanılır. çünkü seks işçisi olan orospu kelimesi küfür değildir. küfür olan orospu kelimesinin ise seks işçiliğiyle bir alakası yoktur. sadece bir nefret ifadesidir.

    saygılarla

    hayirsiz
  5. bu kurala göre tahminim her başlığa en fazla 2 yorum yeterli olur.
    trt sözlüğü :)
    küfür hoş değil tabiki ama biraz sertlikte iyidir.
  6. başında "tc yasalarına aykırı olmaması gerekir" yazan, sonunda ise bu durum "tc yasalarıyla ilgili değil youreads ile alakalı bir durum" ifadesi yer alan kural. bu çelişki site sahiplerinin malesef korku içinde olduğunu gösteriyor. mevcut ortamda bu korkuya hak versem de, bu kuralın uygulama sınırlarını merak ediyorum. sınırları yasaların izin verdiğinden de dar tutarsanız eğer kusura bakmayın ama bu platform asla gelişmez.
  7. popüler başlıklar arasında x şahsını gördüm . altına bir entry gireyim dedim . küfür ya da direk olarak değerlere aykırı bir kelime kullanmadan şahıs adına düşündüklerimi gerekçeleri ile açıkladım . lakin yönetim tarafından kaldırıldı .

    tamam anladık bu sözlük kültür sözlüğü , bu sözlük güzellikler barındıran sözlük , bu sözlük ... her şeye eyvallah da ben sırf bu katı ve baskıcı kural yüzünden doğru bildiğim bir olayı genel ahlak kuralları çerçevesinde açıklayamayacak mıyım ? eleştiremeyecek miyim ? hatasını gördüğüm şeyi yazamayacak mıyım ?

    fularımı takıp elime viskimi alıp etrafa tebessümler bırakarak , '' hayat güzel , kuşlar uçuyor " gibi cümleler mi kurmam isteniyor burada ?

    harbi tam olarak ne oluyor burada ?

    ulan bak sinirlendim yine devam edeceğim yazmaya

    (bkz: kanzuk) evet yukarıda x diye bahsettiğim kişi . adamın kendi sözlüğündeyken yanlışları hakkında sert bir dille eleştiri cümleleri kuruyorduk . ortada bir yanlış vardı ve bu yanlışı bir şekilde ifade ediyorduk .

    bıraktık adamın sözlüğünü çıktık yollara . buraya düştü yolumuz . sol framede ismini görünce yapmış olduğu yanlışların bir tanesini ve yanlışlarından ötürü ona eklediğim sıfatları yazdım . sonuç olarak yönetim direk kaldırdı .

    şimdi ben bu işi hiç anlamadım sevgili yönetim . bu şahsın yanlışlarını ya da eksiklerini kendi mekanında yüzüne karşı söyleyebiliyorduk ama burada böyle bir şeye izin yok ! buraya geldik ki önceki yerimiz yangın yeri olmuş sığınacak bir liman bulalım diye . bu mu gördüğümüz muamele ?

    yok arkadaş kalsın sizin sözlüğünüz size . biz bize yeteriz ..

    edit: ekleme
  8. cok ilginc bir sekilde uygulanan kural. cok kisinin kelleasinin gitmesine sebep olacak sanirim. ancak bu kadar da siki olmamakta da yarar var. herkes kendi yazdigindan sorumlu en nihayetinde, kanun maddesi belli de bunu kanundan da dar seviyede uygulamak ziyadesiyle mantiksiz.
  9. kuralların çok iyi analiz edilerek ve tekrardan gözden geçirilerek yapılanması gerekiyor.
    şuan için yazar sayısı az ve yazarlar kontrol altına alınabilir. ama yazar sayısı arttıkça kontrol zayıflayacak. diyelim ki kontrolde sorun yok ve sistem aynı şekilde devam ediyor. peki yazarlar bu durumu kabullenecek mi?
    yazarların amacı seslerini, özgür bir yerde duyurabilmek, anlatabilmek, paylaşabilmek...
    kuralda haklılık payı yüksek ama sınırları çok doğru ve dikkatli bir şekilde uygulamak lazım.

    ne yazarlar ayarı bozacak ne de sistem yazarları.
    ozumm
  10. hakaret ve küfür "özgürlüğünün" önüne geçen kural. eleştiri, yergi serbest ancak hakaret ve küfür yasak. bu kadar sorun edilen şeyi de anlamıyorum.

    söylemek istediğinizi bazen öfkelendiğiniz için bir anda gerçekten ifade edemez ve küfüre başvurabilirsiniz gerçek hayatınızda ancak yazım diline sahip çıkıp küfür etkisi yaratan ancak küfür olmayan bir ifadeyi kullanabilmek gerekli.

    bu kural uygulanırken kesinlikle herşey silinmiyor ve kural kanundan daha dar yorumlanmıyor...

    1.kural sözlüğün önündeki en büyük sorun değil, en büyükmüş gibi görünmesin.