1. "g.r: yaptığınız ilk çalışmaları, varengeville'i terk ederken kolunuzun altında taşıdığınız, yanınızdan bir an olsun ayırmadığınız o değerli constellations çalışmalarını yorumlayan breton (Jules Adolphe Aimé Louis Breton), yaptığınız kadın yüzlerinden rahatsız olmuştu sanki: sizin yaptıklarınızı acımasız, onunkilerse aracı kadınlardı, düşlenmiş kadınlardı...
    j.m: breton'la hiç konuşmadık bu konuda. benim femme dediğim şey, yaratık olarak kadın değil, tüm bir evrendir.
    g.r: düşüncelerinizin yamaçlarından biri mi yani?
    j.m: evet, doğru, işin insanca yanını bir kenara bırakıp şiddet yanını, kişisel şiddetle dolu yanı, işte o yamacı almak demek.
    g.r: neden böyle bir ad veriyorsunuz ki?
    (yüzünü buruşturuyor)
    g.r: bunun ilk kez çok eskilerde ortaya çıktığını sanıyorum: 1924 yılında yaptığınız la famille (aile) gibi çok eski bir yapıttan kaynaklanıyor galiba, çok şiddet dolu bir yapıttı...
    j.m: hatırladım, erkek, yani koca, kadın, karısı ve çocuk vardı la famille'de evin erkeği oturmuş gazetesini okuyor, bir yandan da pipo içiyordu. bu tabloyu blomet sokağında yaptım.
    g.r: klasik bir aile fotoğrafıymış gibi, sahte bir iyi kalplilikle anlatıyorsunuz tablodaki insanları. oysa, bu tablo hem sabit hem de gezip dolaşan bir gözün saptadığı, patlamış, kayıp giden, filizlenen öğelerden oluşmuştur. tıpkı "kadınlarınızın" "kadın"dan başka bir şey olması gibi, bu aile de "aile"den bambaşka bir şey. "kadın" ve de "kuş" nedir ki...
    j.m: kadın ya da kişi. asla erkek değil. kadın ya da kişi ya da kuş."

    "Benim için bir ağaç, bitki kategorisi içerisinde düşünülebilecek bir şey, bir ağaç değildir, insanca bir şeydir, yaşayan, capcanlı bir şeydir. Bir ağaç başlı başına bir kişidir, hele bizim ağaçlar, keçiboynuzları... Yaprakları olup da konuşabilen bir kişi. Gene de kaygılandırıcı elbette. Bildiğiniz gibi, ağaçların üstünde zaman zaman bir göz ya da kulak koyduğum olur. Gören ve işiten bir ağaçtır bu."

    "Şunu itiraf etmeliyim ki, çalışırken çok acı çekiyorum. Kesintisiz devrim yaşıyorum. Aynı tabloyu yeniden yapmak istemedim hiç."

    "Karşıma çıkan her şeyden yararlanıyorum: Postayla paket geldiğinde paketi sardıkları kağıdı atmayıp saklıyorum; bazen Japonya’dan değerli kağıt gönderdikleri de oluyor, o zaman da o kağıdı kullanıyorum (...) Sözgelimi şuna bir bakın, yerlerde dolaşan eski bir kartondu, müthiş bir malzeme oldu, kullandım ben de."

    "Bakın, bütün bunlar fırçalarımı temizlerken ortaya çıktı işte: Kahve renkleri, kestane renkleri, hiç arayıp etmediğim renkler. Belki şuraya buraya bir şeyler çizerim, ama rastgele ortaya çıkan her şey olduğu gibi kalacak. Parmağımı siyah boyaya daldırıp da bir şeyler çizebilirim. Yok eğer fırça kullanırsam, ortaya cansız bir şey çıkar."

    (Düşlerimin Rengi Bu, Joan Miró – Georges Raillard ile Söyleşiler, Çeviren: Alp Tümertekin, Yapı Kredi Yayınları)

mesaj gönder