1. sisteme^:neyse bu sistem^ ait sorunlardan ya da politik, ideolojik sebeplerden kaynaklı niteliksizleştirilmeye çalışılan, bu konuda da başarılı olunan meslektir.

    genelleme yapmak doğru olmaz ama zibil gibi yayılan yetersiz yükseköğretim kurumlarından verilen mezunlarla ve liyakatın bir sınava^:ve tabi sadece sınav değil, adamcılığa^ dayalı tespiti ile de "kadrolu, garantili, meslek" konumuna indirgenmiştir. üzücü bu. oysa öğretmenler bu ülkenin aydın, tarihsel bloğunda yer alan öncü kimselerdi.

    şimdi ise " somut fayda" yaratan mesleklere göre önemsizdir. tabi bu iddialı olmasın ama sanırım tüm dünyada böyledir. rekabet koşullarında yetişen çocuklar dil bilmeli, birçok pratik artı katmalı, fark yaratmalı düzgün gelirli bir işe tutunabilmeli.

    bu mesleğin aslen vermiş olduğu sorumluluğun bilincinden yoksun "kapağı attık, çok şükür" kafasında olan olumsuz örneklerine herkes bir aşamada şahit olmuştur. yalnız mevcut yapısal koşulların da buna neden olduğu yadsınamaz.

    ilkokul yani sınıf öğretmeni, bir insana belki farkında olamadığı ciddi izler bırakır. anne ve babadan kimi zaman daha çok çekinilir, daha fazla saygı gösterilir. davranışsal edimin, alışkanlıkların temellendiği ve inşasına başlandığı süreçte mimarlardan biridir aslında o. iyisine denk geldiyseniz, hayatınızın olumlu giden yönüne mutlaka katkı yapmıştır.

    benim için "öğretmen" denildiğinde kafamda oluşan tek şey; ayla öğretmendir. orta yaşlarında, zayıf, uzun boylu, kısa saçlı, deli dolu bana göre dünyanın en güzel insanlarından biri. 7-10 yaşlarındayken hatırladığım en net şey ne sorusuna cevabımdır.

    ilkokul 4'e kadar çanakkale'de okudum, siyah önlüklüydük.^::)^ anne, baba çalışıyor, okul sonrası kreşte geçerdi. ister istemez oluşan gözetim eksikliğinden ve toplu yaşama aşinalığıma bağladığım nedenlerden dolayı hafif sivrilen ve kibirli bir çocuktum. üst sınıflar beni peşlerinden koşturmak için sataşırlar, dalga geçerledi. teneffüs aralarında kozalak ve kola kutusu ile yapılan maçlarda kaptan olurdum.

    yalnız ayla öğretmen başkaydı; istisnasız her teneffüste, benimle dalga geçen üst sınıfları kovalarken beni yakalamaya çalışan güzel bir kadındır. salya, sümük, paçavra şekilde sınıfa girerken üstümü başımı toplayan burnumu silen annedir. sevgisi ve hoşgörüsüyle o yaşta birisine saygı duymayı bana öğreten insandır. aynı okulda, 2 üst sınıfta okuyan öz oğluyla her kavga ettiğimizde, genelde haksız olsam da, bana bir kızıp oğluna üç kızandır. bir dersin testinden 4 aldım diye kibrimden ve hırsımdan şuursuzca ağlarken, her şeyin "ders notu" olmadığını yetişkine anlatır gibi anlatan, ne ara zaman bulduysa evinde yaptığı envai çeşit yiyeceği bize getirendir.

    ben o kadını ve o kadın ile kafamda, kalbimde kalan "öğretmen"i hiç kaybetmedim.

    geçenlerde, on yıllar sonra, telefonunu bulup aradım. karşısında kazık gibi adam sesi, bir ufak hatırlatma ile hatırladı, inanamadım, gözlerim doldu. o ağladı. ilk fırsatta gelip elini öpeceğimi, bir ihtiyacı olup olmadığını sordum, bahçe işleriyle uğraşıyormuş şimdi, eşini kaybetmiş, beyaz terrier cinsi köpeğini de. ama ses aynı yıllar öncesine böyle bir ışınlanma olabilir mi? şimdi de dağınıklıklarımı, savrukluğumu çevik hamleleriyle ve o canım hoşgörüsüyle toplayacak gibi hissettim. ama bu noktada, en azından çocuk aklımla gösteremediğim dibine kadar hak ettiği minnetimi sunmam gerekiyor, öyle telefonla değil.

    şu andan itibaren gidip onu görmek; sorgulanamaz tatil, gezi her neyse planımdır.

mesaj gönder