1. bahsedilen acı olgusu fiziki açıdan konuşuluyorsa , aktif savaş ve kaos içerisinde bulunmayan bir toplumun büyük yüzdesine ait bireyler böyle bir olguyu tartışamaz. çünkü çoğu bir mayına basmadı , tüfeğin ucundaki süngü midesinden girip sırtından çıkmadı , karaciğeri kasatura ile paramparça edilip ölümün kıyısından dönmedi ya da antik dönem işkenceleri gibi iki ayağından ters bir şekilde asılıp çift taraflı tutacağı olan bir testere ile genital bölgeden kafaya doğru kesilmedi. anca umut sarıkaya örneklemesi misali karpal tünel sendromu olur , onun acısı ile kendini tatmin eder.
    fakat bahsedilen acı olgusu manevi açıdan ise , bugün çoğu insanı ( savaşta olsa da , olmasa da ) içine alan ve yaşamın çıkılan basamaklarına , gidilen yollarına göre kendi kendini modifikasyona tabii tutup uyarlayan dinamik bir duvardır. ademoğlu bir an , sadece nadir bir zaman aralığında bir anlığına fark ettiği sonsuz bir döngünün anlam veremediği bir parçası olduğu gerçeğini örtbas etmek adına hayal kırıklıklarını , başarı olarak görebileceği hayat planlamalarını , kariyer basamaklarını bir sanal mastürbasyon amacı ile icra eder. bu kısa bir tanımlamadır ve işte bu acıdır. katlanılabilen , günlük rutin yaşama uyarlanabilen , rahat uyutabilen , hayal kurdurabilen ancak sonu sıfır toplamlı bir oyuna giden döngünün maskesinin arkasında ki yüzdür. o yüz bir anlığına görülüp neden ? diye sorulduğunda ademoğlunun varlığına ait cebine o'na uygun cevaplardan biri konmuştur , açıp bulsun ve unutsun diye : tüm bunlar oldu ve olmaya devam edecek ve buna yaşam dedik , yaşa ve unut diye. yaşarız , görürüz , unutur ve bu acıya ait katlanma olgusunu kabul eder , devam ederiz..

mesaj gönder