1. "ne için yaşıyoruz" insanı o kadar bunaltan ve sanki cevaplamazsa kendi benliğinden şüphe edeceği manasız bir soru ki.. batı felsefesi bize hep bunu iteliyor. amaçlar, idealler şunlar bunlar yani hep bir yolun sonundaki şeyle ilgiliyiz. felsefede hayatın anlamı, nihai amaç bilimde her şeyin teorisi vesaire. uzun, üzeri örtülü bir yolda yola dahi bakmadan gözümüz sonda bir ışık arayarak yürüyoruz tüm hayatımız boyunca. yolun kendisine bile bakmıyoruz. o ışığı da inananlarımız ölürken görecek herhalde.

    doğu felsefesi böyle değil işte, insanı strese sokmuyor hayatın anlamı, nihai amaç falan diye. yolun sonundakinden çok yolun kendisi ile ilgili.. sağı solu dünyanın en ilginç bitkileri ile bezenmiş, rengarenk kuşların uçtuğu, iki yanınızda sürekli kah güzel kah kötü ama her zaman farklı, bazen şaşırtıcı şeylerin ve oluşların, sağınızda ve solunuzda sürekli devinenimin olduğu bu büyüye bakmak dururken siz at gözlüğü takıp sadece gözünüzün seçemediği bir noktaya bakar mısınız? hayatınızın amacını aramak tam olarak böyle bir şey işte. çünkü biliyorum amaçsız kaldığında mutsuz olan, yolunu yitirmiş hisseden insanlar var. yolun kenarındaki bir çiçekle, ilginç garip bir yaratıkla uçan ve türünün tek örneği görebilecekleri bir kuşla ya da herhangi bir olayla ilgilenmiyorlar. tek kaçışlı bir perspektifin seçemedikleri kaçma noktasına bakıp boş kafalarıyla düşünüyorlar. hayatın anlamı falan demeyin yani, çevrenize bakarak ve farkında olarak yolu yürüyün yeter.