1. türkiye'nin en iyi karikatüristi, kendi deyimiyle "bizi bize anlatan adam."
    naber dergi ile göstermiştir ki kendisi tam bir edebiyat tutkunudur da.
  2. abi arkadaşlarla umut sarıkaya'yı övüyoruz. buyur gel hepberaber övelim!

    bu adama çizimi kötü demek küfürdür. 6 yaşında başladım mizah dergisi okumaya. o zaman fırt denen saçma sapan dergiyle başlamıştım. sayısız dergi geçti elimden, arşiv yapsam bir oda dolardı. lakin bahadır boysal, kenan yarar ne bileyim ersin karabulut gibi kendisini iyi çizer addeden ve başkaları tarafından da böyle görülen adamlar, çizim hayatlarının herhangi bir karesinde, umut sarıkaya'nın "kötü" çiziminden çıkan yüz ifadelerindeki anlamı veremedi, veremez.

    anlamlı karikatür linki :)
  3. her konuda aklınıza gelecek bir karikatür çizmiş olan adam.
  4. benim de söyleyeceklerim var ile klasikler arasına girebilir. son dönemde okuduğum en iyi türk "yazar". en sevdiğim yönü de kasmadan ilerlemesi. zihni de derya deniz. fransızların proust'u varsa bizim de sarıkaya'mız var. çok iddialı oldu ama yazılarındaki detaycılık muazzam.
    sezgi
  5. mister tespit
    yalan
  6. kuzenimle yazışmalarımızın sonunda "hadi görüşürüz"ün ardından ":m" koymamıza sebep olan karikatürist ve yazar. en sevdiğim karikatüristlerdendir ve iyi olduğu düşünülen, ünlü olan çoğu karikatüristten kat be kat iyidir. karikatürlerini okurken diyaloglar bittikten sonra küçük ayrıntılara bakmaya başlıyor insan. her bir ayrıntı da uzun uzun güldürüyor. ayrıca bir kitabın komik olabileceğini kendisinin kitaplarını okuyarak tecrübe etmiştim. bol bol üretsin, bol bol gülelim.

    kendini tarifi...
    jimi
  7. karakter tipsizliği ayrı bir hava katıyor karikatürlerine.
  8. :m
  9. kendisini diğer karikatüristlerden ayıran en önemli özelliği samimiyetidir. karikatürlerinin tamamında ütopik bir doğallık ve samimiyet vardır. insanın o samimi ütopyaya heveslenmemesi elde değil... öte yandan oldukça vurucu ve ciddi yazıları da vardır. şüphesiz komik karikatürist kimliğinin arkasında derin bir kişiliğe sahip. şu yazısı ciddi ve etkileyici yazılarından biridir;

    " yoldan geçenleri izlerken "ne çok insan var" diye düşündüm. hepimiz bir yerlere gidiyoruz, birileriyle konuşuyoruz, çalışıyoruz, dinleniyoruz. ne kadar çoğuz. hepimiz ne kadar çok kendimizi önemsiyoruz. hayallerimiz var. çok azımız uyguluyor hayallerini. uğraşıyoruz yinede. belli bir yaşa kadar, bişey olmaya çalışıyoruz. olamayanlarımız çocuk yapıyor, kendi olamadıklarını, onlar olsun istiyor. kafamızdaki olmak istediğimiz insan da farklı farklı. genelde çok zengin olmak istiyoruz. sıradan olmayı hazmedemiyor birçoğumuz. özel olmalıyız, en azından bir kişi için. kafasında olmak istediği kişiyi olamamış biri olarak, başka bir olamamış ile ilişkiye giriyoruz. iki sıradan insan, birbirinin ne kadar özel olduğunu hatırlatıp duruyor. aralarında biri hatırlatmayınca ilişkiyi kesip, başka bir sıradana hatırlatması için arayışa giriyor. uzun süre hatırlatanlar belli bir zaman sonra sıkılıp evleniyor,baktılar ki ikisi de birbirine bunu anlatmaktan sıkılmış, çocuk yapıp onu dünyanın en özeli kılıyorlar. seçildiği için, annesinin babasının sıradanlığını aşmakla görevlendiriliyor. istediği gibi biri olmak yerine, anne-babanın kafasında olmak istediği ama olamadığı insanı olmak zorunda. hayır demesi neredeyse imkansız..."